İktidar

Malum  ‘Güç’
Nam-ı diğer..  erk ya da yetke, yetki, yaptırım v.s


“İktidar” kelimesi  Arapça “kdr” kökünden gelmekte imiş. Karanlıkta kalmış başka bir bilgi ise “kader” sözcüğü ile “iktidar” sözcüğü aynı kökten gelmekle birlikte iktidar,  kaderi tayin eden anlamı içermekteymiş.

Sözcüğün sözlük tanımlarını taradığımızda ise bakın nelerle karşılaşıyoruz.

-Bir işi yapabilme gücü,
-Başarabilme yeteneği,
-Başarabilmiş olmanın  yetkisi.

Bu üç tanım benim de taraftarı olabileceğim, sevdiğim tanımlarıydı “iktidar” sözcüğünün.  Ancak aynı sözcüğü tarif etmek üzere  devam eden ifadelere rastladığımda ise endişelenmeye başlıyorum.

Şöyle diyor tarifin devamı;
-maddî ve/veya manevî etkenler nedeni ile bazı kişi, grup veya kurumların emir verme ve verilen emirleri “yaptırtma” gücü.

İnsanlık tarihi boyunca pek çok düşünür, sosyolog, bilimsel veriler ışığında yol alan bilim insanları, “iktidar” konusunu etraflıca irdeliyorlar.

Kısa da olsa değinip geçersek; Örnek olsun,
Britanyalı filozof, matematikçi, tarihçi, toplumsal eleştirmen Bertrand Arthur William Russell, iktidarı, insanoğlunun sınır tanımayan isteklerinin  en belirgin iki güdüsünden birisi olarak ifade edip, diğerini ise şan kazanma isteği olarak betimliyor. Ancak diyor Russell; İktidar  olmak isteğinin hayvanlarda da bulunduğunu, bununla birlikte insanoğlunda çok daha tehlikeli boyutlar taşıdığını belirtiyor.
Şu şekilde bir sonuç çıkarıyor Bertrand Russell;  “ Şayet,  toplum yaşamı, toplumsal istekleri doyurmak temelli olmak durumunda ise bu, iktidar aşkından türemeyen(!) bir felsefeye dayanması ile   mümkün olabilir”

Ha kezâ..  siyaset bilimcisi  R.A.Dahl, iktidarı, başkalarının davranışlarını, emir vererek, yaptırım getirerek olabileceği gibi başka basit günlük davranışlar ile de gerçekleştirilebileceğinden söz ederek tam da bu nedenle  “esasen toplumlar, iktidar kavramı dahilinde çürütülürler” der.

Ruscuk doğumlu sosyolog Elias Canetti ise; Yaklaşık 30 yıllık çalışmasının ürünü olan Kitle ve İktidar’da konuyu  mercek altına alıp çözümleme gayretlerinin bir yerinde, “emir” ve “itaat” ilişkisinin, emir verenin özne, itaat edenin ise nesneleştirilmiş konumundan söz eder. Hitler’in vahşetini de içeren İkinci Paylaşım Savaşı’nı yaşayarak gözlemlemiş olan Canetti, hayvan sürülerini, bir araya gelmiş her tür insan topluluğunu çağ, coğrafya, din farkı gözetmeksizin  incelediği “Kitle ve İktidar” çalışmasında,  emir ve itaat ilişkisinin nasıl biçimlenerek saldırganlık mekanizmalarına dönüştüğünü açımlıyor.
 
Bu durumda iktidar, böyle bir döngü esnasında “emredilenlerde” içselleşerek kader  olarak algılanmasını kaçınılmaz kılıyor.

İnsanın, sınır tanımayan iktidar isteği ile tanrılaşma isteğinin aynılığı gibi bir sonuç çıkıyor ki.. söz konusu olan siyasi iktidar ise şayet, B.Russell’in  “Toplumsal düzenin, iktidar aşkından türemeyen bir felsefe ile ancak mümkün olabileceği” vargısı,

bugün ülkemizin içinden geçtiği sürece dair yaşanılan somutluklar itibarı ile daha da bir önem kazanıyor.

Benden hatırlatması..


Sağlıcakla..

Yayın Tarihi
26.11.2013
Bu makale 7900 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!