DÜN-BUGÜN-YARIN

Karamsarlıktan dizilere…

Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen tv dizilerinden bahsedeceğim..

 

Bugün hemen hemen herkesin izlediği bir dizi var neredeyse..

 

Hatta bu dizilerden etkilenen insanlar, dizi karakterlerini göre, yaşam tarzlarını belirleyenler bile var…

 

Hatta ve hatta toplum olarak gündelik hayatımızda yaptığımız benzetmelerde bile artık bu dizi kahramanlarının adını duymak mümkün…

 

Bu nasıl bir sektördür ki, sosyal alanlarımıza bile giriveren, zevklerimizi ve renklerimizi bile belirleyen bir güç olmuştur…

 

Ya da soruyu şöyle sormak daha doğru olur..

 

Toplum olarak bize sunulan örneklerin ve bunların yaşam biçimlerinin kendi benliğimizle olan uyum sorununda yaşanan çelişkiler nelerdir…

 

Geçenlerde Ali Kırca’nın konuğu olan ve Türk Sinemasının en önemli yapımcılarından Türker İnanoğlu, bazı yazarlarımız bu dizilere neden bu kadar tepki veriyor, bu dizilerin benzerleri bundan 15-20 yıl önce de vardı dedi…

 

Fakat galiba gözden kaçırdığımız bir şey var, o zamanlar tek bir kanal vardı. İnsanlar bu kanalda dizi de izlerler, belgesel de izlerler, eğitici ve öğretici yayınları da takip ederlerdi..

 

Genel anlamda bu dizilerin konusuna baktığımız zaman, bence sosyolojik bir çözümleme de yapmak mümkün…

 

Dizilerin genelinde insanların birbirlerine karşı güvensizliği işleniyor..

 

Dizilerde o ona zarar veriyor, öteki berikine kötülük yapıyor, diğeri bir başkasını kötü duruma düşürüyor.

 

Bu dizilerde işlenen konuların hemen hemen hepsinin birbirlerine kötülük yapan insanların yaşadıklarını anlatması,  toplumun ortak bir yalnızlığa ve karşılıklı güvensizliğe sürüklenmesinden bağımsız değil fikrimce…

 

Daha da tehlikesi, bir başka yapımcının bir söyleşi programında yaptığı itiraf…

 

Efendim dizilerde vurma, öldürme, kavga sahneleri olunca dizinin izlenme oranı artıyormuş..

 

İşte bu yüzden, sırf izlenme kaygısı yüzünden, binlerce okul çocuğunu düşünmeden, normal bir lisede bile geçen olaylar kanlı ve kavgalı sahnelere dönüştürülüyor…

 

Anlamadığım, bu hazırlanan sahnelerin gerçek hayatta yaşayan gençlere etkisi, bundan bir kere bile bahsedilmedi o programda… Programın sunucusu çıkıp ta bu soruyu soramadı…

 

Dikkatimi çeken diğer bir dizi konusu ise, hala feodal bir anlayışla yönetilen bir yörenin yani ağa çocuğu bir karakterin İstanbul, yani şehir hayatı ile olan bağlantısı… Ve ona hala kulluk derecesinde bağlanmış insanların yalnızlık dolu hüsran dolu yaşamları…

 

Şöyle bir  düşünün, konusu insanı hayata bağlayan, dünyada güzel şeylerin de olduğunu anlatan bir dizi yok neredeyse…

 

Eskiden birbirini takip eden programlar yine vardı…

 

Kim hayata dair güzel şeyler yapmaya çalıştıysa topluma karşı, medyaya karşı güçsüz kaldı..

 

Gülerken düşündüğümüz programlar, hüzünlenirken içerisinde alternatifler bulup hayatı yakaladığımız  dizlerimiz yine vardı.

 

En güzel örneği Umur Bugay’ın Bizimkiler dizisi gibi…

 

Bari birbirinden değerli yazarlarımızın biribirinden değerli edebiyat şahaserlerine dokunmasalardı…

 

Eskiden onları alır okurduk… Merak ederdik.. iyiki de okumuşuz ki anlayabiliyoruz…

 

Ya şimdi ne olacak acaba kaç genç alıp bunları okuyacak…

 

Umarım bu eserler toplumun hafızsında dizilerde anlatıldığı gibi kalmaz..

 

Buradan sesleniyorum…

 

Toplum olarak dikkat etmeliyiz..

 

Umutlu, hayat dolu, şeyler yapalım…

 

Bunalımla hüznü birbirinden ayıralım…

 

  Saygılarımla

Yayın Tarihi
22.03.2010
Bu makale 15000 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!