Mavinin yurdunda iki hafta

Akşamın gölgesi Van gölünü ve kadim kenti Şehri Van’ı sardığında uçağımız Van Ferit Melen Havaalanına inmişti.

Kalabalığın içinden geçip bavulumu kaptığımda Nihat Işık kardeşim karşılamıştı.

Daha geçen yıl ziyaret etmiştim doğup büyüdüğüm kenti. Ama sanki bir yıllık o ara asırlık bir zaman dilimi gibi gelmişti.

Yeğenimin düğün telaşı, muhteşem planlanan törenler zinciri ve geride kalan günler ne güzeldi.

O merhaba dediğim dostlar yüne güler yüzleriyle karşılamışlardı. Çarşıda İhsan Aktuğ’un tarihi kahvehanesinde kürsüler kurulup sıcacık söyleşilerde Sait Ebinç hocamı dinlemek, benim gibi uzaklardan gelen gurbet kuşlarıyla kucaklaşıp hasret gidermek, Haluk Bekiroğlu’nun dergâhım dediği Kent Kırtasiyede kıtlama çayları devirip, Haluk’un yüreği avuç içlerindeki söyleşisine katılmak, dostlarla selfi çekip sosyal medyada paylaşmak büyük keyifti.

Ve bir gün:

“Hadi Molla Kasım Köyüne gidiyoruz.” Diyen Işık ailesinin davetine icabet etmek… O huzur dolu ailesiyle sofra paylaşmak, semaver tutuşturmaktan asla yorulmayan dostlarla yarenlik etmek ne güzeldi.

Ne güzeldi Hamdi İlvan’ın markalaşmaya doğru hızla ilerleyen mekânında dostlarla keledoşa kaşık sallamak, Fatma İlvan’ın şipşirin anlatısında geleneksel keledoş yemeğinin özgeçmişini öğrenmek.

Ya Yusuf Konuk…

O hiç enerjisini kaybetmeyen, Van kahvaltısını ülkemizde bıkıp usanmadan tanıtan ve hatta uluslararası gezilerinde bile unutmayan Bak Hele Bak Yusuf Konak.

Bir akşamüstü çıka gelen çocukluk arkadaşım Neco:

“Yav neden geldiğini haber etmesin.” Serzenişi unutulur mu hiç?

Unutulur mu Edremit’te Van tavasının eşliğinde, göğün içindeki ay ışığında Erdal Perihan, İkram Kali, Nedim İlikçi ile geçmişi yâd edip, çay bardaklarında ayran yudumlamak.

Sait Ebinç’in “Yıldız’da içti.” Mizahi anısını dinlemek, Naif Kafe’de Seyfettin Zırhlıoğlu ve arkadaşlarının o güzel yorumlarıyla Van türküleri dinlemek nasıl çıkar hatırlarımızdan.

Okul arkadaşım Necdet Altıntepe ile eski meydandaki değişmeyen dükkânın önünde çay ne say ne deyip sohbetin belini kırmak ne güzeldi. Ne güzeldi Mehmet Aldi ile Cumhuriyet Caddesinde geçmişin voltalarından birini atmak;

“Bakalım caddeden geçen kaç eski dostla karşılaşacağız.” Bahsine girişmek.

Selam vermek Sıddık Özgüner kardeşime mekânında, askerlik anılarından dem vurmak nasılda duygu yoğunluğuydu. 

Akşamları Edremit Toki’de saçları bulut rengini almış yaşlı anamla karanlığın içinde binlerce yıldız dönüşmüş ışıklarını seyretmek Van’ın ve sabahın erken saatlerinde Erek Dağının sol omzunda doğan güneşi seyretmek ne doyumsuz anlardı.

Birden sanki eriyip gitmişti omuzlarımdaki hayat kavgasının ağır yükü. Birden sanki bir el yüreğimdeki en kuytulara sinip kalmış hüzünleri çekip almıştı.

Mutluydu yaşlı anam. Arada bir aklına gelen çok eski bir türküyü mırıldanıyordu. Ezgisi aynı, sözleri kaybolmamış türküleri. Arada bir yakalıyordum uzaktan okşayan, seven bakışlarını.

Dostlara teşekkür yazısıdır bu satırlar.

Ve bir şükür sözcükleridir ki dua gibi…

Hani diyeceğim odur ki efkâr sardı mı dünyanızı kaçın yaşadığınız yerlerden ve doğup büyüdüğünüz memleketinizle buluşun.

Yenilenin… Silkinin karamsarlıklardan.

Varsa küslükleriniz, kırgınlıklarınız üzerine kalın bir çizgi çekin. Kucaklaşın geçmişinizle.

Hatırlayın Mevlana’nın:

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi

Her gün yeni bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan donmadan akmak ne hoş

Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.” Dizelerini.

Yayın Tarihi
05.08.2017
Bu makale 935 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!