Nobel daha da gelmez buralara (3)

İçinizden birileri “Bu da Nobel’i pehlivan tefrikasına çevirdi” demesin diye, üçüncü yazıyı biraz ara verdikten sonra yazdım.
***
Bildiğiniz gibi, Fizik-Kimya-Biyoloji ve Matematik, diğer bilimleri de oluşturdukları için “temel bilimler” adıyla anılıyorlar. Bunlar arasında da Fizik biraz daha öncelikli. Çünkü tüm diğer bilimlerin ve mühendislik, tıp gibi uygulama alanlarının kanunları, fizik kanunlarına dayanıyor.
Yine bildiğiniz gibi; Nobel ödülleri, Edebiyat, Fizik, Kimya, Tıp, Ekonomi, Barış olmak üzere 5 dalda veriliyor…
Dört temel bilimden Biyoloji ve Matematik için ayrı ödül verilmemesinin nedeni; Bu iki dal Barış ve Edebiyat hariç diğer dalların içerisinde zaten ağırlıklı olarak çalışılıyor. Örneğin, geliştirmiş olduğu “Oyun Teorisi” ile Ekonomi ödülü kazanan John Nash, aslında bir matematikçiydi. Biyoloji deseniz, tıp çalışmalarının özünü oluşturuyor.
***
Şimdi, biz temel bilimlere ne kadar önem veriyoruz, ona bakalım…
2004 yılında bir bilim insanımız Fizik alanında Nobel’den sonraki en saygın ödül sayılan Wigner Madalya’sına layık görüldü.
Bu bilim insanımızın adı:  Prof. Dr. Erdal İnönü’ydü!
Erdal İnönü’nün fizikçi ve bilim insanı olmasının öyküsü ilginç...
“Ben hep kitap okurdum. Onun için kimse ‘mühendislik’ gibi bir dala gireceğimi düşünmezdi. 1943 yılında, lise son sınıftayken Dünya’da fizik, bugün biyolojinin olduğu gibi hızla gelişen bir bilim dalıydı. Einstein’ın ‘rölativite’si çıkmıştı. ‘Kuantum Mekaniği’ diye atomların hareketlerini açıklayan yepyeni bir kuram konuşuluyordu ve bu kuram ‘zaman’ gibi, ‘uzay’ gibi, ‘nedensellik’ gibi, felsefecilerin yıllardır tartıştıkları kavramlara yeni anlamlar getiriyordu. Felsefeye ise hep merakım vardı. Bir gün babam (İsmet İnönü) bana ‘Ne olmayı düşünüyorsun?’ diye sordu. Kendisine ‘Fizikçi veya felsefeci olmayı düşünüyorum’ diye yanıt verdim. Bunun üzerine, ‘Felsefeye ömür verilmez. Ama fizikçi olman iyi olur. Ben de küçüklüğümde, gençliğimde bilimle uğraşmak istemiştim’ dedi. Ben de Ankara Fen Fakültesi’ne kaydoldum...”
(Dikkatinizi çekerim; 1943 yılında Cumhurbaşkanı ve ‘Milli şef’ olan, şimdilerde birilerinin ‘diktatör’ diye göstermeye çalıştıkları İsmet İnönü, oğluna gemiler almasını, şirketler kurup ticaret yapmasını, vakıflar kurup eğitime el atmasını, şehzadeler gibi çalımından geçilmeden ortalarda dolaşmasını değil de, bilim’le uğraşmasını öneriyor.)
Erdal İnönü, 1947 yılında Ankara Fen Fakültesi’nden mezun olur ve ABD’ye giderek Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde (CALTECH) doktora eğitimine devam eder. Doktorasının ardından birlikte çalıştığı Macar asıllı ünlü fizikçi Eugene Paul Wigner ile buldukları bir yöntem, ‘İnönü-Wigner Yöntemi’ adıyla kitaplara geçer... Bir gün Wigner’e giderek, Türkiye’ye dönme kararı aldığını söyler. Wigner şaşırır, “Niye gidiyorsun? Daha yeni iyi bir şeyler yapmaya başlamıştık’ der. İnönü, kendisini ülkesinde çalışmak zorunda hissettiğini söylediğinde de Wigner: ‘Macaristan ve Türkiye gibi ülkelerde bir insan bir alanda sivrildi mi, artık her alanda ondan görev beklerler. Buna dikkat et’ diye öğütte bulunur.
İnönü o an için kendi kendine ‘Nereden çıktı bu?’ dese de, yıllar sonra Wigner’in haklı olduğunu görür. Türkiye’de değişik üniversitelerde, araştırmanın haricinde her türlü idari görevi yapmak zorunda kalır... En sonunda kendisine yapılan baskılara dayanamayarak politikaya atılır ve çantasını başkasına taşıtmayan, kendisini omuzlara almasınlar diye yerlere uzanan, güler yüzlü, iyi niyetli, alçak gönüllü, insancıl, sıra dışı bir politikacı görüntüsü çizer.
Tabi ki her şeyin iyisinden olduğu gibi adamın da iyisinden anlayan (!) değerli halkımız bu görüntüyü yutmaz!
İnönü’yü iktidara getirmediği gibi, bu sımsıcak, zeki ve bilgili insana sırf görüntüsü nedeniyle, “E.T” diye lakap bile takarlar!
***
Temel bilimlere verdiğimiz önemi gösteren bir başka olay yine fizikten, fakat bu defa günümüzden:
Geçtiğimiz yıl İstanbul Özel MEF Lisesi öğrencisi İlayda Şamilgil,  bir fizik projesiyle TUBİTAK yarışmasına katılır. Derece alamaz...
Aynı projeyi, Polonya’da dünyanın en saygın fizik proje yarışması olan “First Step to Nobel Prize in Physics” (Nobel Fizik Ödülü’ne Doğru İlk Adım) adlı yarışmaya gönderir. Jüri, ünlü akademisyenlerden oluşmaktadır. İlayda jüriden tam puan alarak dünya şampiyonu olur. Tabi ki ABD Cornell Üniversitesi İlayda’yı -havada olmasa bile Polonya’da- kapar!
İlayda şimdi ABD’de eğitimine devam ediyor ve yakında NASA’nın bir projesinde çalışacaklar arasında onun da adı geçiyor!
***
Bu yazı daha çok kelime, çok sayfa götürür...
İyisi mi ben fazla vaktinizi almayayım ve konuya bir sonraki yazımda devam edeyim...
Çarşamba günü hepinizi yazının devamına beklerim.
O zamana kadar sağlıcakla...

Yayın Tarihi
25.01.2016
Bu makale 726 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!