On Beş Temmuz Halk Birliği

“Hey on beşli on beşli/Tokat yolları taşlı/On beşliler gidiyo/Kızların gözü yaşlı”

 “On beşli” türküsünün hazin hikâyesini bilmeyenimiz yok gibidir. Çanakkale Cephesi, sanki bir ölüm değirmeni gibiydi; tükettiği insanlar haddi hesabı aşmasına ve İngiliz generali Aspinall-Oglander’in “Gelibolu’daki kanlı muharebeler, Türk ordusunun çiçeğini bitirmiştir,” tespitinde ifadesini bulan -gerçekten de İngilizler şehit olan gençlerimizi, “çiçeğin tomurcuğu” ve “vakti gelmeden solan gül goncası”na benzetiyorlardı- koskoca eğitimli bir genç nesli yutmasına rağmen bir türlü doymak bilmiyordu.

O kadar ki cephede meydana gelen boşlukları doldurmak için, diğer cephelerden asker getirilemediğinden, en yakın çevreden başlayarak, 15 yaşın üstündeki eli silah tutan bütün gençlerin dahi, gönüllü olup olmadığına bakılmaksızın, Çanakkale’ye sevk edilmeleri alışılmış normal bir hadise haline gelmişti. O günler, köyde, kasabada erkeğin kalmadığı, gücü kuvveti ve boyu posu yerinde olan herkesin asker olduğu ya da asker olmak zorunda kaldığı karagünlerdi.

Birinci Dünya Savaşı’nda, Osmanlı ordusunda insan kaybı öyle bir noktaya varmıştı ki Harbiye Nezareti, harp bütün hızıyla sürerken askerleri birkaç günlüğüne de olsa memleket iznine göndermeye gayret etmişti. Çünkü harpte gün geçtikçe daha da artan kayıplar, nüfusun tükenmekte olduğu korkusunu doğurmuş ve savaşan askerler memleketlerine nüfusu çoğaltmak üzere gönderilmişlerdi.

Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin Nisan 1915’ten itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç hâsıl olunca Sultan V. Mehmed Reşad 14 Mayıs 1331’de (27 Mayıs 1915) bir irade (emir) yayınlayarak, yukarıda sözünü ettiğimiz Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda değişiklik yapmak ve lise talebelerini de cepheye çağırmak zorunda kalmıştı.

Sultan V. Mehmed Reşad’ın iradesinden sonra Harbiye Nezareti de bir tebliğ yayınlayarak, 1314 (1896) doğumluların (yani 19 yaşındakilerin) henüz askerlik hizmetine çağrılmamışları ile 1315 (1897) doğumluların, bedenleri gelişmiş, harbe elverişli ve silah kullanmaya kabiliyetli olanlarından müsait bulunanların da kıtalara teslim olmalarını istemişti.
               Padişahın ve Harbiye Nezaretinin bu çağrısı üzerine, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla, Tokat, Yozgat, Çorum ve Konya’nın, tahsilleri ve hayatlarının henüz başındaki bu yeniyetme gençleri, vatanın kendilerinden beklediği yüce vazifeyi hakkıyla ifa etmek azim ve inancıyla silâhaltına koşacaklardı. Yani 1 Haziran 1897 ile 22 Mayıs 1898 arasında doğan ve tam 18 yaşını doldurmuş olan gençlerdi.

Diyeceğim o ki; Gidip dönmeyenler, kendi salasını verip namazını kılanlar, ölüme meydan okuyanlar, mevzu vatansa gerisi teferruat diyen kahramanlardı onlar.

Velhasıl bizim ON BEŞLİLERDİ, bu on beşliler…

Hepsi çiçeği burnunda, alayı körpe fidan, topyekün gonca gülün tazeleriydi.

Vatan, millet, bayrak özellikle istiklal için düşmana vücutlarını siper ederek şahadet şerbetini içmiş, ecelle ahbap olmuş, neticede ölüme gülümseyerek kucak açmışlardı.

            İşte On beş Temmuz’da o ON BEŞLİLERİN torunları, meydanlara indi, tanklara kendisini siper etti. Tüm dünyaya Türk’ün gücünü ve azmini bir kez daha gösterdi.

ON BEŞLİLELERİN torunlarının dedelerinden tek farkı toplumun her kesimindendi; cinsiyet, meslek, makam ayrımı olmaksızın, yediden yetmişine Türk Bayrağı ve Atamızın posterleri ellerde meydandaydılar.

 Fakat dede on beşlilerin mücadelesinde düşman belliydi, şartlar-koşullar ortadaydı.

 

Oysaki  “ON BEŞ Temmuz Halk Birliği”, dış güdümlü iç hainlere karşıydı. Çok vahimdir ki FETO Terör Örgütü devletin imkânlarını ele geçirme cüretini göstermişti. Bakıldığında; silah bizim, tüfek bizim, top bizim, tank bizim, uçak bizim, yakıt bizim, sözün özü yedikleri-içtikleri-zıkkımlandıkları, giyimleri kuşamları bizimken kalkışmışlardı böylesi şerefsizliğe!  Yediği kaba pisleyen vatan hainlerine kafa tutan, siyaset gütmeden tek yürek tek kuvvet yine halktı. Demokrasiyi savunan, demokrat gibi yaşayan ülkelerde ister askeri, isterse sivil darbe kesinle kabul edil(e)mezdi.

 

Dedem Korkut “Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul. Halkın içinde bozgunculuk yapan haindir” diye boşa söylememişti. Olumsuz yaşananların ardından Rahmetli anacağım bana dönerek; “kızım taş yakından gelir, uzaktan denk getirmesi güçtür “derdi, ders çıkardığım bu sözü yıllardır kulağıma küpe yaptım.

 

          Elbette ki bu on beşlilerin düşmanı kendi evinin odasından çıktığından ötekinden farklıydı.

            Sonuçta; ikisi de bizim on beşlilerdi, serdengeçtilerdi.

             Böylelikle “Halk Birliği” On beşlilerin yarım kalan türküsünü 15 Temmuz’da tamamladı.

“Şahittir gökler yerler/Bulutlardan ağarız/Bize ON BEŞLİ derler/Bir ölür bin doğarız.”

 

Yayın Tarihi
27.07.2016
Bu makale 2724 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Tebrik ederim, güzel bir yazı olmuş, on beşliler tespitini çok beğendim...

Bekir Çaylak 27.07.2016

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!