Geçtiğimiz günlerde kızım, yarıyıl tatilinin birkaç gününü geçirmek üzere Antalya’ya annesini ziyaret etmeye gelip de derin bir solukla kendini ana kucağına attığında ne kadar da yorulmuş olduğunu gözlemliyordum.
Bu demekti ki;
Yetişkin bir birey olan genç bir insan dahi koca kent İstanbul’un hızına yetişmekte zorlanıyordu. Anlattıkları ise bir hayli endişe vericiydi. Güzel sanatlar alanında plastik sanatlar eğitiminin artık sonlarına gelmiş bir “göz” olarak koca kent İstanbul’da boş, yeşil ve gezilebilecek bir alana rastlamanın neredeyse imkansız olduğundan, her yerin inşaat tarlasına dönüşmüşlüğünden söz ediyor, bildik İstanbul silüetinden ise artık eser kalmadığına ısrarla vurgu yapıyordu. Küçücük hasret zamanlarımızı tüm bunların nedenlerinin neler olabileceği konusunda birlikte irdelemeler yaparak tüketmek istemiyordum. Zira.. gençlerimizin, insanca yaşayabilecekleri bir dünya ihtiyaçlarının farkındalıklarını gözlüyor, onların genç dimağlarına güveniyordum.
Koca kent İstanbul’da bunlar oluyorken bağrında bir doğa harikası olmayı da barındıran Antalya, o günlerde bu özelliğinin yanı sıra kültürel ve sanatsal etkinlikler bombardımanına maruz kalmış, oldukça zengin günler yaşıyordu oysa. Belki de bunun etkisiyledir ki.. iyi geliyordu koşturmaktan ve mütemadiyen organize olmaktan yorulmuş dimağlara.
Vatan toprağımın diğer ucu Antalya’da o sıralar 98 241 okurun ziyaret ettiği TÜYAP Kitap Fuarının 2. si yapılıyor, uluslararası Gitar Festivali devam ediyordu. Sadece o günlerde değil, gün geçmiyordu ki Antalya’da kültür-sanat adına iyi bir şey olmasın. Nitelikli etkinlikler, ulaşılabilirlikleri ile doğru orantılı olarak sürüp-gitmeye devam ediyordu.
Büyükşehir doğru şeyler yapıyor, yaşayanlarını geleceğe taşımaya gayret ediyordu.
Takip etmek ise geleceğin kentlilerine kalıyordu..
Teşekkürler Büyükşehir.
Sağlıcakla..