Türküler Yanmaz, Türküler Susmaz…

 

 

Bir türküsünde o binlerce yıllık efsane sesiyle;

 

Aşağıdan gelen telli turnalar,

İçinizde telli turnam yok benim.

Yarandan yoldaştan soran olursa,

Yine sol yanımda derdim çok benim… demişti Hasret GÜLTEKİN.

 

 

 

Kendisi gibi onlarca aydınlık yürekle birlikte insanlığın yüz karası bir vahşetle öldürüldükten sonra binlerce sevdalısının bunu ve başka türkülerini Onlar’ın ardından söyleyeceklerini ne bilirdi? Kardeşliğin topraklarında insanı diri diri yakabilecek kadar iğrenç,  hiçbir aklın almayacağı bir nefretin yeşerebileceğini taş atana gül atan gül yüzlü sunalar nereden bilebilirlerdi?

 

Bu sabah biraz yoğun duygular içindeyim, bir yandan ölümsüz türküler dinlerken bu satırları ağlamaklı yazıyorum. Anlaşmışlar gibi hepsi de yangınıma odun atıyorlar:) Öpülesi zarif sesiyle Erol PARLAK;

 

Senin yazın kışa benzer,

Bir sevdalı başa benzer,

Çok içmiş serhoşa benzer,

Duman eksilmeyen dağlar, diyor.

 

Şimdilerde dağlardaki dumanın doğanın teri değil maden ocaklarının sularımızı arınmaz şekilde kirleten, ağaçlarımızı amansız şekilde boğan, canlara kıyan tozunun kapladığını düşünüp üzülüyorum.

 

 

 

Yunus’un Nida ATEŞ’in buğulu sesinde yaşam bulan;

 

Ömür bahçesinin gülü solmadan,

Uyan gel gözlerim gafletten uyan.

Ecel bir gün bize haydi demeden,

Uyan gel gözlerim gafletten uyan…

 

derken insanı taştan kayaya çarpan dizeleri şöyle sürüyor;

 

Niçin gaflet ile mağrur olursun?

Geçer kervan gider, yolda kalırsın.

Pişman olur, sararıp da solarsın,

Uyan gel gözlerim gafletten uyan…

 

 

Yunus artık yeter, sesin duyulmaz!

Senin kumaşların burda satılmaz.

Böyle gitmeyinen menzil alınmaz,

Uyan gel gözlerim gafletten uyan…

 

Ve düşünüyorum; eğer Maraş’ta, Çorum’da “Kul Hakkı ile gelmeyin” diyen kutsal bir öğretinin kelamları eşliğinde cana kıyan mahlûklar bize mertliği, kardeşliği, sevdayı en güzel anlatan, koca yürekleri şairliğinden utandıran türkülerimizi bilip özümsese bunları yapabilirler miydi?

 

Ali AKBAŞ’ın;        

 

Bin yılda yoğurduk her mısraını,

Yüzüğe kaş ettik Ağrı Dağı'nı,

Dünyaya değişmem bir aksağını,

Gönlüme göredir bizim türküler… 

 

diye başlayan dizelerinin sırrına erenler gönüllerine o karanlıkları katarlar mıydı?

          

Sivas’ta Yaradan’ın en güzel eserlerinden biri olan insanı yakacak kadar insanlıktan çıkan acizler;

 

Bizim kızlar bulmayınca dengini,

Kimi türkü yakar, kimi kendini,

Bahar seli gibi yıkar bendini,

Bir kanlı deredir bizim türküler…

 

diye nitelenebilecek kadar cesur türküleri bilseler bunları yapmaya cesaret edebilirler miydi? Anadolu’nun onuru için kendini yakan koca yürekli asil kızlarından utanıp önce kendi özlerindeki kancıklığı yakmazlar mıydı?

 

 

Bağlama dediğin üç tel bir tahta,

Ne şaha baş eğmiş, ne taca tahta.

Tüm dertleri özetlemiş bir ah'ta,

Bozkırda naradır bizim türküler.

 

Ya da dünyanın her yerinde, Vietnam’da, Filistin’de, Irak’ta, insan, hayvan ya da doğa, bütün varlıklara zulmeden, kalpleri kıran, bedenlere kıyan insan müsveddeleri halk türkülerine kulak verseler eli, gözü, özü kanlı katil ağalarına boyun eğerler miydi?

 

Yalnız ülkemizin değil dünyanın çoktandır zulüm deryası olmaya başladığı ve giderek geri dönülmez bir uçurumuna sürüklendiği günlerden geçtiğimiz süreçte türkülere olan ihtiyacımız günden güne artıyor. Asırlardan beri günümüzde olduğu gibi herkesin sustuğu, korktuğu bir dönemde haykıran “dokunaklı” türkülere her zamankinden daha çok kulak vermek, yüreklerimize rehber etmek zorundayız.  

 

 

Yıkılmış siyeci, bozulmuş bağlar,

Davullar ah çeker, zurnalar ağlar,

Bu gelin gönülsüz, salmayın dağlar!

Bir bahtı karadır bizim türküler.

 

Değerlerimizi bir bir yitirdiğimiz, dağlarımızın, bağlarımızın talan edildiği bir süreçte türkülerden aldığımız güçle “kara bahtımızı” ağartmaktan, karanlığa küfretmektense türküler söyleyerek aydınlığa yürümekten başka çaremiz yok…

 

 

Ay karanlık, bulamamış yolunu,

Seferberlik yaman bükmüş belini,

Karanlık gecede sinsin yalımı,

ZULMETTE ÇIRADIR BİZİM TÜRKÜLER…

 

Bu konuda söylenecek çok söz var ama ezcümle;

 

Türküleri yapanlar, türküleri yakanlardan daha güçlüdür ve yaktığını sananlar bilmelidir ki; TÜRKÜLER YANMAZ, TÜRKÜLER SUSMAZ…

 

Dilinizden türküler, gönlünüzden sevdalar eksik olmasın. Allah o kara yüreklerden toprağımızı - taşımızı, ağacımızı – kuşumuzu, ayağımızı – başımızı, muhabbetimizi – gözyaşımızı esirgesin…

 

Türkülerce kalın…

 

Yayın Tarihi
13.07.2011
Bu makale 17890 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sayın Öznur Tanal yukarıda, Belimiz büküldü Sivasta bizim. Şiiri yazan Hasan Göztepe, emekli Öğretmen sanırım Antalyada köylüm çok uzun yllar oldu görmeyeli umarım okursa bana ulaşır Saygılarımla

muzafferersoy 01.01.2012

Sevgili öZnur. her zaman olduğu gibi gerek konu seciciliğinde gerekse ırmak gibi akıcı cümlelerinizle ve örneklemelerinizle gercek bir halk bilimcisi olduğunuzu belirterek sevgilerimi sunuyor ve davamını bekliyorum.saşlıkla-sevgiyle ve dostca kalın

Ali YILMAZ 30.07.2011

Kalemine, yüreğihe sağlık arkadaşım

Abdullah Yalçın 25.07.2011

Sevgili Öznur,seni kutluyorum.Bütün yazılarını okudum.Emeğine ,yüreğine sağlık.Yıllar sonra;türküler buluşturdu bizi.Tekrar türkülerle buluşmak dileğiyle.Kalemin hep yazsın...

Dilek CENKLİ 22.07.2011

Güzel bir pazar sabahından merhaba Sevgili Öznur. yazını okumak beni aldı götürdü, ellerine yüreğine sağlık

mukadder kavas 17.07.2011

Yüreğimizi bu kadar içten yakan acılarımızın dile getirilişine tercüman olduğun için teşekkür ediyorum.Türkülerimiz yaşamımızın her anını resmeden fotoğraflardır, ne eskir ne de unutulur belleğimizde... saygı ve selamlarımla

Hüseyin Şahin 15.07.2011

"Dokuzyüzdoksanüç iki temmuzda, Cumhurum yıkıldı bizim Sıvas'ta. Aslında Madımak değil yalnızca, Uygarlık yakıldı bizim Sıvas'ta. Laiklik diyorduk aslında yokmuş. Dindarı az imiş, katili çokmuş, Canlarım yanarken devletim bakmış. Yüreğim söküldü bizim Sıvas'ta. Karanlığa ışık veren mum idik, Vicdanlarda duygu idik, dem idik, Bu devlet kimindi, bizler kim idik? Belimiz büküldü bizim Sıvas'ta. İnsanlığa güzel bakar ferdimiz. Alevi, Sünni'si, Laz'ı, Kürdümüz, Bir semah dönmekti o gün derdimiz. Kanımız döküldü bizim Sıvas'ta. Zalimler korundu, mağdurlar sindi. Ağrılar, acılar sanmayın dindi. Başkentte duruşma günü bugündü. İpimiz çekildi bizm Sıvas'ta. ARKADAŞ bir olsak yakılmaz idik. Dar ağaçlarına çekilmez idik. Yaşarken mezara sokulmaz idik. İsyanım dikildi bizm Sıvas'ta." 18.12.2008

Hasan Göztepe 14.07.2011

beyninize yüreğine sağlık. hep beraber türkü söylemeye devam.kutluyorum...

ibrahim ünay 13.07.2011

E be sevdalı kız!! E be dumanlı dağ!!! E benim kendisi küçük yüreği kocamanım!! Eline, diline, yüreğine sağlık... Gelin oldun Karabel'in eline Yedi bayram kına yakma eline, Kurban olam senin gibi geline Yayladan gel kömür gözlüm yayladan ya da Yastadır ey deli gönül yastadır Gelir diye kulaklarım sestedir Yağmur yağar zülüflerin ıslanır Var git duman şu yaylanın üstünden

Mehmet Ali YILDIRIM 13.07.2011

Bizim kuşakta (Tabii ki siz de aynı kuşağa dahilsiniz.), sizin gibi Türk Halkı'nın duygularını anlayacak insan az kaldı. Bu duyguları gerçek manada anlayıp, diğer insanlara aktaran ender insanlardan birisi olarak sizi takdir ediyor, saygılar sunuyorum. Dünyanın en zor işlerinden biri olan " Yazma" konusundaki ustalığınızı da ayrıca kutluyorum.

Nazif ÇATALKAYA 13.07.2011

üzerinde yaşadığımı cennet vatanda,yüreğimizden inandığımız yüce dinimizde,hiç kimsenin aklından bile geçirmeyi düşünmemesi gereken bu tarifsiz acıyı yaşatanların çıkmasından duyduğumuz utanç ve acı hiç dinmeyecek,ancak Öznur hanım,çok bilgece özetlediğiniz gibi; "Değerlerimizi bir bir yitirdiğimiz, dağlarımızın, bağlarımızın talan edildiği bir süreçte türkülerden aldığımız güçle “kara bahtımızı” ağartmaktan, karanlığa küfretmektense türküler söyleyerek aydınlığa yürümekten başka çaremiz yok…" yüreğine sağlık,kalemine sağlık yiğid insan,selam ve saygılarımla.

Mehmet Keza KUNDAKÇI 13.07.2011

Öznur Hanım, Dilinize, türkülerinize sağlık, Fazla söze hacet yok; Bedri Rahmi Eyyüboğlu şöyle özetliyor. ",,, Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası Ayak seslerinden tanırım Ne zaman bir köy türküsü duysam Şairliğimden utanırım Şairim, Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm..." Türkülerinizle yaşayın. Murat Şahin.

Murat Şahin 13.07.2011

Türkü sonsuzluğuna selam olsun Sevgiyle kalasın Öznur can Yarama tuz. biber ekerken turnalar Şiir sonsuzluğunda olasın...

gazanfer eryüksel 13.07.2011

yüreğine ve kalemine sağlık cano başarılar diliyorum.

MEHMET İPEK 13.07.2011

sevgili öznur, diline kalemine sağlık, ne güzel anlatmışşsın anadolu insanını, dertlerini sevinçlerini, özlemlerini, sevdalarını, hasretliklerini kaleme almışlar , bağlama ile melodiye dökmüşler, yüzlerce yıllık duyguları bizler okuyoruz dinliyoruz, ne güzel. bu güzel yazıların dvamını diliyorum Tanju OZANOĞLU

Tanju OZANOĞLU 13.07.2011

YAZILARINI bir çırpıda, hevesle, iştahla okuyorum. Türkü tadına kal emi.....

hakan yıldırım 13.07.2011

Gönül bağında açan türkü çiçekleri bu kadarmı güzel ifade edilir be can eline,gönlüne,emeğine sağlık.Her dinlediğimiz diğerinden daha güzel gibi gelen bitmez tükenmez bir derya olan TÜRKÜ'lerimiz sizlerin aydınlık yüreklerinden akan bu güzel dizelerle daima yaşayacaktır. Mevlam kimseyi Türküsüz bırakmasın.Gönlün hep şen, güzel yazıların daim olsun can.

Atile ÜNLÜ 13.07.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!