Üreten İnsan / V

İNSAN”ın, toplumsal ilerleyişinin  tarihinde ki.. buna “insanlığın tarihsel süreci”  denmektedir;

İnsanın biyolojik ve toplumsal yapıları ve iş bölümünün şekillendiği;

-Paleolitik Dönem

(Yontma Taş Çağı / İÖ 2 Milyon yıl – İÖ 12000)

Anaerkil toplum yapısının oluştuğu;

-Mezolitik Dönem

(Orta Taş Çağı / İÖ 12000 – İÖ 6000)

-Erken Neolitik Dönem

(Yeni Taş Çağı / İÖ 6000 – 3000)

Ve “alet” yapımı ile başlayan Tunç Çağı,

Tunç çağı ile de ( MÖ 4000 ), yazının keşfi ve   “insanlığın”,  kendi “gerçek”  tarihini yazmaya başladığı önemli dönemeç.

Üreten insanı anlama ve anlatabilme çabası olan yazılarımın en başına tekrar dönüp de sonuca yaklaşırken..

İ.Ö. 3000 ve öncesinde kadının, ekonomik ve toplumsal işleyişte büyük roller üstlenmiş olduğunu, önemli, değerli, saygın, sözü geçen, tanrıçalığa yükseltilmiş sevgili bir varlık olduğunu görüyoruz.

Henüz özel mülkiyet kavramının gelişmediği, kadın ve erkeğin topluluğun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamada ürettikleri ürün, üretme biçimleri ve ilişkilerinde de hiyerarşik bir yapılanmanın olmadığı dönemin ürünü olan anaerkil toplum düzeni, kadın ve erkeğin ortaklaşa yaşam biçimi ile oluşturduğu toplum yapısı içinde doğal olarak biçimlenmişti.

Bu düzen içinde kadın, bir yandan da  doğurganlığı ile neslin devamını sağlayan üretkenliğin simgesi ve doğayla özdeş  bir varlıktı. Üretim ilişki ve biçimleri de, anatomik gerekçelerle belirli iş bölümleri gerektirse de topluluğun hayatta kalması için gereken üretim ortaklaşa yapılmaktaydı.

Kadın, hayatın akışını, sürekliliğini ayarlıyor ve sorunlara çözüm buluyordu. Toplumu oluşturan bireyin dünyaya gelişine aracılık eden dişi, bu rolüyle yaşamın devamını garantileyen bir kimlikle algılanıp,  bu  işlevselliği ona toplumsal itibar kazandırıyordu.

Anaerkil süreçlerde erkeğin babalık rolü henüz netleşmemiş olup kadının doğurganlık ve beslenmede üstlendiği rolden aldığı gücü devam  etmekteydi. Bu dönemin dinsel inançlarında da kadının tanrıçalık statüsüne yerleştiği ise bir başka bilimsel  gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor.

 

Tunç Çağı (MÖ 4000) ile başlayan,  alet yapabilme başarısını takiben “insan”, üretim araçları, biçim ve ilişkilerindeki değişimlerle, hayata dair edindiği bilimsel bilgi ve teknolojik ilerlemelerle “doğa annesi”nin kucağından ayrılmaya, hayatı tanımaya başlıyor. Bunun sonucunda ise gittikçe annesinden bağımsızlaşan insan toplulukları, “ataerkil” düzene doğru evrilirken, kadını ve kadınlığı  da baskı altına almanın yöntem ve araçlarını  üretiyor.

İnsanlığın on binlerce yıl boyunca sürdürdükleri ve türlerinin devamını sağlayarak, biyolojik, zihinsel ve toplumsal yapılarını geliştirdikleri anaerkil toplumun yerini, ataerkil düzene bırakmasının ekonomi-politik nedenleri, yöntemleri ve sonuçlarına bakıldığında ise üretim araçları, ürün ve ürünle biriken artı değer olgusunun “mülkiyeti” ile karşılaşılıyor .

Ancak tüm bunlar ne okunduğu ne de yazıldığı kadar kolay olmuyor.

DEVAM EDECEK

Sağlıcakla..

Yayın Tarihi
12.11.2014
Bu makale 4480 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!