Yanlış Hesap

Devam ederken;

İnsanlık tarihi boyunca, dünya üzerinde, tesbit edilebilen  tam da bizim, hülasaâ topyekün insanlığın yaşamak durumunda olduğumuz  “tırnak içinde” düzen, dümen,  sistem, ilişkiler ağı ya da bütünü v.s;

Gibi olgu ve oluşumları yeniden tarif etme ihtiyacı duymuyorum. Kaldı ki yorumlama veya anlamlandırma gibi yeniden yazmalara kalkışmanın köşe yazısı kapsamında yersiz ayrıca bu mahiyette bir yazmada had ve lüzumunu  aşma olacağı  düşüncesini taşımaktayım.

Böyle bir girişi olmuş ve olası, yapıcı olarak algıladığım eleştirilere cevaben kendi yaklaşımımı ifade etmek ihtiyacı üzere  belirtmek istedim.

Araştırıp, bulmak. Bulup, okumak. Okuyup, irdelemek okuyucunun alanıdır.

Başa dönüp devam edersem şayet; İlkel, köleci ve feodal toplum yapılarını takiben feodal yapının bunalımı ve çöküşünü izleyen, 15. yüzyılda koşulları oluşup gerçek anlamda 16. yüzyılda tarih sahnesine çıkan kapitalizm.

Nam-ı diğer mal, meta, sermaye.

Literatürler gözden geçirildiğinde kapitalist ekonomik sistemin ilk ve  nihaî olarak kârlılığı hedef aldığı, var olmasının yanı sıra varlığını  devam ettirebilmesi için  ise kâr etmesinin mutlak şart olduğu, işleyişinin gereğidir. Ha kezâ kapitalist ekonomistler,  sistemin sorunlarını irdelemek, bertaraf etmek ve sürdürülebilirliğini sağlamak üzere  teoriler geliştirmişlerdir.

Mutlak şart olan kâr zihniyetinin sonuç vermesi üzere   serbest olan dolaşımın kaçınılmaz rekâbeti, motor güç olarak devrede ve daimi olarak aktif durumda bulunmak durumundadır.

Tamamlayan  diğer bir olgu ise akılcı olması halidir.

Kapitalist sistem, işlemesi için gerekli dinamikleri aktif ve fonksiyonel kılmak üzere bireysel temelde akılcı kararlar veren tam da bu anlamda plan ve programlar oluşturan bireyler yaratmaktadır.

Akıl, rekâbet, kâr  kapitalist ekonomik sistemin son günlerde kullanılan kelime  ile ifade edersem şayet; Fıtratını oluşturmaktadır.

Sonuç olarak da  ana amacın kâr ve kazanç olması sebebi ile insan ve gereksinimlerinin karşılanması dolaylı ve sadece bir sonuç olarak yaşanmaktadır.

Oysa; Tarihinin öznesi İNSAN değil mi idi.?

Yoksa;  Özne, insan olmaktan çıkıp  kâr(!) olmaya mı evrilmişti.?

DEVAM EDECEK.

Sağlıcakla..

Yayın Tarihi
25.05.2015
Bu makale 2204 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!