Atayurdu Kırgızistan’dan 4.Gün

ALTIN ARAŞAN YAYLASI VE ÇIRAK KÖYÜ

Akşam yatarken yağmur çiseliyordu. Serindi hava. Otelin yakınında akan suyun sesi gece boyu ninni gibiydi kulaklarımda. Çocuk uykusuydu bu geceki rahat ve derin. Gece boyu çağıran nehre uyanır uyanmaz koşmasam olur mu?. Coşkun nehir kenarında kayısı ağaçları bol meyveli, vişneler tam kıvamında. Uzaklarda başı karlı yüce dağlar güzellik abidesi. Yeşilliğin ortasında nehri bırakıp bizi bekleyen bir Rus kamyonetine biniyoruz. İlk durağımız Karakol şehrinin önemli yapılarından biri olan 1895 yılında yapılmış Kutsal Ruh Katedrali bir Rus Ortodoks kilisesi. Tamamen ahşap malzemeden inşa edilmiş. Sovyetler zamanında resmi görevlilerin buluşma noktası ve eğitim merkezi, spor salonu, yüksek eğitim enstitüsü, tiyatro, dans salonu olarak kullanıldıktan sonra, 1991’de Sovyetler Birliği dağılınca restore edilerek tekrar kullanıma açılmış. Görselliği ile ilgi çekici.

Çarşıya uğrayıp alışveriş yaptıktan sonra tekerimiz yüce dağlara doğru dönüyor. Karakol şehrine 18 km uzaklıkta olan Altın Araşan yaylasına gidiyoruz bugün. İsteyen yürüyüş yapacak isteyen kaplıcaca girecek. Şehri çıkıp taşlı kayalı bir yerden ilerlemeye başlayınca anlıyorum Rus askeri kamyonetinin önemini. Buraya atlarla gitmek lazım sanırım. Kamyonette zıplıyoruz bir oraya bir buraya. Müthiş bir manzara var dışarda. Ak- su akıyor coşkulu. Köknar ağaçları uzanıyor güneşe. Toprağı kaplamış allı morlu rengârenk çiçekler. Her geçtiğimiz noktaya takılıyor aklım, dizginlenmiyor ruhum inip koşası var. Çay molası veriyoruz güzelliklerin içinde. Kamyonetten inen koşuyor nehre doğru. Grup liderimiz Ali Çetin koşarken düşüyor boylu boyunca çamur oluyor üstü başı. Kalkıp yerinden koşuyor yine güzelliklere. Atların üzerinde bir aile gidiyor yaylaya doğru. Nasıl bir güzellik bu tanrım. Dilim dönmüyor anlatmaya. Yeşilin tonlarına turuncu, mor sarı beyaz çiçekler eşlik ederken köknarlar göğe yakınlaşmış uzunlukları ile. Köpük köpük olmuş coşkusundan nehir. Sağ olsun Ernist çay hazırlıyor bize kendi elleriyle. Böyle bir yerde çayın tadına da doyum olmuyor. Tekrar binip kamyonetimize yol alıyoruz güzellikler içinde. Vadinin bir yükseltisinde fotoğraf çekimi için mola veriyoruz. Her adım bir öncekinden ayrı güzel. Ak-su köknar sedir ormanının orta yerinde karlı dağlardan koşarak iniyor aşağılara. Issık Gölü için coşkunluğu. Altın Araşan Yaylasında Çadırlar kurulmuş öbek öbek. Bozüy çadırları kamp çadırları. Günübirlik değil en az iki –üç gün çadırlarda kalmalı burada. Yürümeli karlı dağlara doğru, yürümeli köknar sedir ağaçlarının içinde. Ata binmeli, koşmalı çiçekler içinde alabildiğine. Koyunların ineklerin sütünden içmeli doyasıya. Uzanmalı gökyüzünün maviliğine, dilek tutmalı ay ışığında kayarken yıldızlar. Kartallarla uçmalı bulutların üzerinde. Şiirler yazmalı köknarlara, çiçeklere, başı karlı yüce dağlara.

Yemekten sonra üç arkadaşımızı bırakıp yaylada on kişi yürüyüşe geçiyoruz güzellikler içinde. Rus kamyoneti ile geldiğimiz yolu yürüyerek ineceğiz. Güzellik coşturmuş her birimizi. Duygu seline kaptırıp kendimizi vuruyoruz yola. Arı gibi o çiçekten o çiçeğe koşarken, sarılırken bir ağaca, bakarken maviliğine gökyüzünün yoldaşı olmuş karlı dağlara dinlerken sesini ırmağın çabucak inivermişiz sabah ki mola verdiğimiz yere. Kamyonet yetişti arkamızdan yoksa yürümek çok hoştu güzelliklerde. Bir buçuk saatte on üç kilometre yol yürümüşüz. Böyle güzelliklerde daha bir o kadar yol yürürdük gelmeseydi kamyonet arkamızdan. Ernist ilk defa siz yürüdünüz bu yolu bu kadar kısa sürede diyerek kutluyor bizi. Biniyoruz kamyonete başlıyor zıplamalarımız düz yola çıkıncaya değin.

Ernist bilgi veriyor ; “bu akşam yemeğimizi Çırak köyünde yiyeceğiz. Çırak köyü; bir proje köyü. Her eve su bağlantısı yapılmış, sulama suyu da kanallarla tarlalara ulaştırılmış. Her evde su olmasından dolayı kızlar bu köyün gençleri ile evlenmek isterlermiş.” Bugün ki yemeğimiz özel. Ernist’in bir akrabası bize kuzu kesmiş. Kendi geleneklerine göre sunum yapacaklar.

Düzenli bir köy. Evler tek katlı her evin önünde traktör ve bir binek araba mevcut. Önce evin önündeki bahçeye dalıyoruz. Kayısılar olgunlaşmış elmalar henüz küçük. Bizi her zaman olduğu gibi kadın karşılıyor. Adı Erkin sınıf öğretmeni. Gelini Türk, oğlu İstanbul’da yaşıyor. Erkin güzel Türkçe biliyor.Çok gösterişli bir sofra bizi bekliyor. Oturma şeklinde onların geleneklerine pek uyum sağlayamasak ta yemeğin ikram şeklide sağlıyoruz. Onlar için sofra da oturma şekli önemli. Sofranın orta yerine aksakal yani evin en yaşlı erkeği onun yanına da en yaşlı kadını yani ece oturur. Sofranın uçlarına doğru en genç kızlar ve erkekler oturur. Bizim aksakal grup lideri Ali Çetin, Şengül ablam da Ece. Kesilen kuzu haşlama olarak hazırlanmış. Erkin hanım elinde et dolu bir kapla servise başlıyor. İlk

servis Aksakala yapılıyor kuzunun kuyruğu ile bel arası kemikli bir parça. İkincisi Kuzunun kuyruğunun bir kısmı bir parça et aksakalın ayalı’na yapılacak Gülseren hanımı gösteriyorum gülerek. Kuzunun kuyruğunun kocaman parçası grubun Ecesine geliyor. Gülüşüyoruz. Yağlı parçalar bitti. Kuzunun kellesi de aksakala geliyor. Gözünü çıkarıp beyaz Kısımını ayırdıktan sonra aksakal “gözüm sende, sürekli aynı göze bakmak istediği kişiye vermesi gerekiyor” Ali Çetin gözün yarısını Ernist’e vererek Kırgızistan’daki gözümüz olursun dedi. Kuzunun kulağı en genç olarak Sinan’a düştü. Dili kime düştü fark etmedim. . Sıra etli kısımları dağıtmaya geldi. Biz akrabayız ya Kırgızlarla en çok etli kısımlar Veli ile bana düştü. Yine bize benzerlikler vardı tıpatıp aynı olmasa da. Biz de kurban kesildiğinde koyun ya da keçinin döş kısmı ile sağ incik ayrı pişirilir. Kelle de ayrı yemek yapılır. Diğer etli kısım ayrı tencerelerde pişer. İlk yemek sunumu dedeye ya da kurbana gelen en yaşlı kişilere ayrı bir sofra kurularak önce, döş ve incik yemeği gelir arkasından kelle yemeği. Sonraki sunumlar diğerlerine olur. Ata yurdu olduğuna bir kez daha karar veriyorum Kırgızistan’ın. Biz gerçekten akrabayız. Bizde yarım yamalak kalmış olan örf ve adetler onlarda katıksız devam ediyor. Çok hoş bir akşamdı. Uzun süredir görüşmeyen akrabalar gibiydik. Sıcak, candan, samimi. Hep böyle kalın emi bozulmasın insanlığınız doğanız…

Yayın Tarihi
24.08.2017
Bu makale 1181 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!