Araç trafiğindeki alkol sınırı: 0.5 promil

Aşağıdaki cümle, Trafik Güvenliği Alkollü Araç Kullanma Genelgesi’nden aynen alınmıştır:

         “Kaza riskleri nedeniyle trafik polisi için, sürücülerin alkol kontrolünün özel bir önemi vardır. Sürücü, alkolitre ile yapılan test sonucunda alkollü çıkarsa; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 48/5 maddesi gereğince para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi (6) ay süreyle trafik polisince geri alınır.”

 

Bu bağlamda yasal olarak kandaki alkol yoğunluğu (BAC) ile belirlenir. Fakat kan örneğinin olay yerinden alınarak laboratuara götürülmesi ve sonucun beklenmesi, sürücünün alkollü araç kullandığını ispatlayabilecek yeterlilikte ve süratte olmaz. İdrar örneği alınmasının da en az bir önceki kadar kullanışsız olması sonucunda, BAC değerinin belirlenmesinde şüphelinin vücuduna müdahale edilmeksizin hızla gerçekleştirilmesinin gerekli olduğuna kanaat getirilmiştir. Bu nedenle Türkiye'de de yaygın olarak trafik polisleri tarafından bu test kullanılır.

Ülkemiz için sınır 0,5 promil (BAC) değeridir. Üstündeki değerde sürücü alkollü sayılmaktadır. Peki, değerleri ölçen alkollitre ne kadar güvenirlidir? Sayısal verilere göre hata payları %10’dur. Ayrıca doğru ölçüm için sıkça kalibre edilmeleri de gerekmektedir. Trafik cezaların en ağırlarından biri, hiçbir zaman gerçek değeri gösterdiğine rastlanmayan, ancak referans ölçümler yapabilen aletin göstergesine odaklanmıştır ne yazık ki!

Bu koşullar altında alkol sanığının ekranda gözüken değere her zaman itirazı olacaktır elbette, hukuken de hakkıdır. Üfleme aletinin ölçümleme sertifikasını da görmek isteyecektir doğal olarak ve Trafik Güvenliği Alkollü Araç Kullanma Genelgesi’nin son paragrafında belirtildiği üzere:

 “Polis kriminal laboratuarlarında, tahlilin mümkün olmaması halinde, kandaki alkol miktarının tespiti için adli tıp merkezlerine ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı tahlil yapabilecek teknik ve tıbbi olanaklara sahip en yakın sağlık kuruluşlarına gönderilmesini isteyebilir.” 

İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Aldığı alkolün sınırlar içersinde kaldığını çok iyi bilen herhangi sürücü, böylesi istekte bulununca, görevli memurlarca vatandaş ya hiç dinlenmiyor ya da aleti üfleyince iş bitmiş sayılıyor veya uğraşmamak için trafiğe yeniden salınıyor. Kararı vermek, oradaki ekip amirinin yetkisinde oluyor ama kullandıkları aletin %10 hatalı ölçüm yaptığını bilip, 0,52 promilin hata payıyla 0,46 olduğuna ve cihazın alındığından beri kalibre edilmemişliğini, hattâ elindeki aletin fuel cell detektörlü olduğunu (bu tür aletler içersinde en sıhhatli değerleri infrared detektörlüler verir, çok pahalı olduğundan ülkemizde kullanılmamaktadır)göz önüne alarak, alkolün sınırlar içinde kaldığına karar verme yetkileri yoktur, olmamalıdır da. Ayrıca kullanılan aletlerin o andaki ısıları da çok önemlidir: eğer düşükse test sonucu hatalı olarak yüksek çıkacaktır, ısı yüksekse tam tersi düşük olacaktır. Ayrıca alkol içmeseniz bile, ağzınızı çalkalayıp üflediğiniz zaman bile cihaz, belki 1 promil alkollü gösterecektir sizi.

Böylece yaşamımızın bir parçası olmuş sürücülükten, uygulamadaki hatalar nedeniyle, altı ay uzak kalmanın getireceği maddi manevi ve psikolojik zararlara katlanmak zorunda bırakılıyoruz. Bu konuda mahkemelere dava açılsa ne olur?

Eminim ki hâkim, ölçüm yapılan aletin sadece teknik özelliklerine bakıp ölçümün hata payı içinde 0.52 promilin sınırın altında olduğuna karar verecektir ama sorun kararla beraber ehliyetin iadesinden sonra başlayacaktır. Verilen cezanın mahkeme kararı ile iptalini hazmedemeyenler, şehir içinde size azap çektirmeye başlayacaklardır. Yazdıklarımla trafikte alkollü araç kullanmayı desteklediğimi sanmayasınız sakın! Dünya Trafik Kontrol Komitesi'nin yaptığı bir buçuk aylık bir araştırmadaki sonuçlar, kazaların %15 oranında insanın isteyerek aldığı alkolden dolayı geliştiği yolundadır. Dünya istatistiklerinde, ölümle sonuçlanan trafik kazalarında %49, tüm kazalarda %40 oranında alkol alımı sorumlu görülmektedir. Yine Dünya Sağlık Örgütü'nün yaptığı araştırmalarda, vücutta binde 5 oranındaki alkolün dahi reaksiyon becerisini azalttığı belirtilmektedir. Sürücünün deneyimi ne kadar fazla olursa olsun alkol, kişinin cesaretini artırır; fakat kararını, koordinasyonunu, reflekslerini bozar ve onu asgari derecede yavaşlatır. Şoför ölümlü kazaların %50-55'inde, sürücünün kanındaki alkol miktarının %1-4 arasında olduğu tespit edilmiştir.

Kısacası, bütün sosyal olaylarda olduğu gibi trafik de kendi başına bir olay olmayıp, toplumsal yapının göstergesidir. Trafik sorunlarını giderilmesi, altta yatan sosyal nedenlerin değişmesiyle ilgilidir. Sosyal yapı bütündür ve onun her organı birbiri ile bağlantılıdır. Başta eğitim olmak üzere çarpık kentleşme, sağlık, gelir dağılımı, güvenlik gibi diğer konulara çözüm getirilmediği sürece trafik sorunu da kendi başına düzelemez.

Bu bağlamda; sosyal yapıdaki iyileşmeler kadar, kültürel değerlerin de toplumsallaşmadaki önemi unutulmamalıdır.

Yayın Tarihi
09.10.2009
Bu makale 3201 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!