Belki bir süper kahraman değilim...

ama kendi hikâyemin kahramanı benim.

Tık tık ses geliyordu kalemimin yanından, dönüp baktığımda Nihat’ı gördüm. O karanlıkta nasıl görünüyordu bu karınca Nihat!

Masada duran kalemime vurarak bana sesleniyordu,

‘’Merhaba Mine, ben geldim. Biraz gezinelim istedim. Hadi kalk gidelim, ne zamandır konuşamıyoruz.’’

Mine baktı Nihat’a derin bir kederle,

‘’Hayır, Nihat ben karınca boyuna gelmek istemiyorum. İnsanlar o zaman çok büyük görünüyorlar, ben de onları görünce çok korkuyorum.’’

‘’Neden korkuyorsun ki, ben doğduğum günden beri büyük onlar. Mine hadi gel, neyin var senin?’’

‘’Nihat lütfen çok yorgunum. Bugün sanki bütün olumsuzluklar gelip beni buldu.’’

‘’Eee böyle diye yatağına girip kalkmayacak mısın?’’

‘’Evet, kimseyle görüşmek istemiyorum. Aksilikler bir yerden başladı mı neden sürekli oluyor ki!’’

‘’Böyle yapmamalısın Mine, bunlar geçici şeyler, eminim atlatırsın.’’

‘’İstemiyorum Nihat lütfen, seni kırmak istemiyorum.’’

‘’Peki, Mine ama ben seninle minik bir hikâye paylaşacaktım. Ama sen gelemem diyorsun. Başka zaman yine uğrayayım, lütfen iyi ol.’’

‘’Gitme Nihat burada anlatabilirsin, dinlerim seni.’’

‘’Keşke yürüyebilseydik seninle, biliyor musun insanların ay ışığında gölgeleri daha da büyük oluyor. Mesela ben karıca kadarım değil mi? Ama bazen duvar boyuna geliyorum. Ne komik değil mi karınca kadarım diyorum, sanki başka biriyim gibi.’’

Mine de minik bir tebessüm, sonra Nihat devam eder,

Dinle bak,

Geçenlerde Tülay diye bir kız çocuğuyla tanıştım, henüz 6 yaşında. Penceresinin önünde kedisiyle birlikte oturuyordu, pencere önünden geçerken gördüm onu. Beni görünce pencere camını açtı parmağını uzattı, parmağına çıkıp içeriye almasına yardımcı oldum. Oturduk sohbet ettik, Tülay da çok mutsuzdu. Merak ettim sordum, ağabeyi kan kanseri olmuş. Annesiyle babası sürekli hastaneye gidiyorlarmış, ağabeyinin saçları dökülmüş. Ağabeyinin iyileşmesi için her gün dua ediyormuş, bana da ‘’Nihat ne olur sen de dua et’’ dedi. Ben de söz verdim, her gece ağabeyi için dua edeceğime. Hemen hemen her gün uğrar oldum yanına, sürekli yalnız başına evde kalıyordu. Neyse bir gün yine sohbet ediyoruz evde Tülay’la ben varım. Otururken birden yanımdan kalktı ve eline makası aldı, başladı saçlarını kesmeye. Şaşırdım dikkat etmesi gerektiğini söyledim, duymuyor gibiydi! Gözlerinden dökülen yaşları gördüm. Eline bir torba aldı, kestiği saçlarını toplayıp onun içine koydu. Saçlarını topladıktan sonra sokak kapısının bulunduğu taraftan ses geldiğini duyduk, Tülay saçlarını topladığı torbayı kaptığı gibi kapıya doğru koştu. Kapı açıldığında ağabeyiyle göz göze geldi, elindeki torbayı ona uzattı. Ağabeyi torbayı açtığında Tülay’ın salçalarını gördü, kardeşine sımsıkı sarıldı.

‘’İyileşeceğim sen üzülme geçecek bunlar. Belki de aldığım en anlamlı hediye bu canım kardeşim’’ dedi. Annesiyle babası sadece izlediler, farkına bile varmadılar Tülay’ın saçlarının torbanın içinde olduğunu, ta ki ona dikkat edene kadar.

Hayat bazen böyle Mine, minicik bir çocuğun bile yüreğini kocaman yapıyor. Nihat bunları anlatırken sonra uyuyakalmışım. Uyandığımda sabah olmuştu.  Yatağımda kolumu uzatarak perdemi araladığımda güneş ne güzel sıcacık bakıyordu. Duşumu alıp mesai yollarını tuttum.

….

Belki bir süper kahraman değilim, ama kendi hikâyemin kahramanı benim.

Hakan Günday,  Kinyas ve Kayra da ne demişti,

 ‘’Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberi olmayan bütün geri zekâlılar gibi.’’

….

İnanın başkalarının acılarını gördükçe insan kendi haline şükür ediyor, hem de binlerce…
 

Yayın Tarihi
30.03.2017
Bu makale 2863 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!