Biz eskiden mektup yazardık!

Postacı bugün kapıyı çalıp, gelen mektubu alıcının eline vermek yerine, kapının uygun yerine sıkıştırıp yoluna devam ediyor. Önemli de değiller artık. Getirdikleri zaten bildik haberler: Telefon, kablolu TV, ADSL faturaları ve kredi kartı ekstreleri

 

 

Elektronik postama gelen mesajları okurken çok değil, daha beş-on yıl öncesine kadar eşimize dostumuza yazdığımız mektuplar geldi aklıma. Bir an düşündüm de eskiden, ne kadar da çok mektup yazardık. “Sevgili anneciğim, babacığım, ağabeyciğim, Hasancığım, Mustafacığım” gibi sıcak hitaplarla başlayan mektuplardı bunlar. Hele mektuplarımızın sonuna “mahsus selam eder büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper, acele de cevap beklerim”  cümlesini eklemeyi unutmazdık.

Mektup yazarken, kâğıt üzerine düzgün yazamama endişesi olanlar mektubu yazdıkları kâğıdının altına çizgili bir kağıt koymayı ihmal etmezlerdi. Mektup yazmak başlı başına bir işti. Çünkü yazacaklarımız, kullandığımız hitaplar, mektubumuzun uzunluğu, mektup yazdığımız kişiye verdiğimiz önemi ve saygıyı gösterirdi. Mektupları dolmakalem ile yazmak, mektup yazdığınız kişiye gösterilen saygının ayrı anlatımı idi. Buruşuk, yarım ve etrafı düzgün olmayan kağıtlara mektup yazmak, yazanın cehaletini ve saygısızlığını gösterirdi. Kurşunkalem ve tükenmez kalem ile mektup yazmak da çok ayıptı.

Dahası da var. Mektuplarda herhangi bir karalama, yapılan yanlışlar ve harf hatalarının üzerini çizmek de ayıp sayılırdı. Eğer mektup kâğıdının büyük bir bölümünü yazıp bitirmiş ve sonlarına doğru bir kelime ya da harf hatası yapmışsak işte o zaman canımız çok sıkılırdı. Çünkü aynı mektubu tekrar baştan yazmak bize zor gelirdi. O yıllarda tipeks denilen kolaylık yoktu ama neyse ki bunun da başka bir çözüm yolu vardı. Yaptığımız kelime veya harf yanlışlığının tam üzerine yalnızca bir damla ‘Akif Çamaşır Suyu’ damlatıp, hemen arkasından kâğıtta oluşan bu ıslaklığı pamukla geri yedirmek yoluyla ortadan kaldırırdık. Birkaç dakika kuruması beklenince bu bize o zamanlar tipeks görevi görürdü. Sonra da kaldığımız yerden mektubumuzu yazmaya devam ederdik.

Bu satırları yazarken, sizlerin bu yazımı okurken hafifçe gülümsediğinizi görür gibi oluyorum. Çünkü bugün bilgisayarda yaptığımız yanlışlıkları bir tuşla geri almak işten bile değil. Hatta yapacağınız özel mektup şablonunun bazı yerlerini göndereceğiniz kişi ile ilgili yerlerini doldurup, bundan yeni bir mektup çıkarmanız bile mümkün. Alıcı aynı mealde bir mektubu başka bir birine de yazdığınızı nereden bilsin?

Yazdığımız mektupları zarfın uzun veya kare şeklinde olmasına göre katlar; yine üzerine alıcısının ve gönderenin adreslerini özenle yazdığımız zarfların içine yerleştirirdik. Eskiden her mahallede sarı renkli posta kutuları vardı. Göndereceğimiz mektupların üstüne pulunu yapıştırıp bu kutulara atardık. Görevli bir postacı akşamüstleri gelir bunları toplayıp postaneye götürürdü. Fakat biz bu kutuların zamanında boşaltıldığından kuşkulu olduğumuzdan mektuplarımızın alıcısına en kısa sürede ulaşması için, Hastane Caddesi’ndeki Büyük Postane’nin yolunu tutardık. Gişedeki görevli memurun bize uzattığı pulları, zarfımızın üzerine yapıştırmak için arka yüzlerini, ıslatmak gerekiyordu. Bu işlemi hemen hemen hepimiz pulun arkasını yalayarak yapıştırırdık. Pul arkalarındaki yapıştırıcıların ayrı bir tadı vardı. Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen o tadı, bugün gibi anımsıyorum.  Şimdi ise genellikle gönderilen mektuplara pul yapıştırmak yerine bir makineden geçirerek yalnızca mühür basılıyor.

Mektuplarımızın sevdiklerimize daha kısa sürede ulaşmasını istediğimizden, ücret farkını ödeyerek ayrıca “Uçakla” yazısı bulunan bir etiketi zarfımız üzerine yapıştırırdık. Ayrıca bir statü gereği idi bu. Uçakla gönderilen mektuplar, alıcıda gönderen için bir saygı uyandırırdı. Bunun için hazır uçak mektup zarfları da vardı. Bu zarflar, dörtkenarında mavi ve kırmızı renklerde kesme işareti şeklinde kenar süslemesi olan; üzerinde hazır “Uçakla” yazısı etiketi bulunan zarflardı.  

Tüm bunları sizlere nasıl anlatsam bilemiyorum. En az 40-50 yaşındakiler ne demek istediğimi çok iyi anlıyorlardır. Yazılan o zamanki mektuplarda karşı tarafın duygularını hissederdiniz. Yazı yazarken heyecandan elinin titrediğini yazısından anlardınız. Daha başka ne yazayım sizlere? Şimdi gençlerimize soruyorum: Siz eliniz titreyerek, kalbiniz yerinden çıkacakmışçasına hiç mektup zarfı açtığınız oldu mu?  Tabii ki, ÖSS sınav sonuç bildiri zarfları dışında… Bizim çok oldu.

BAK POSTACI GELİYOR

Söz mektuptan açılmışken, mektupları getiren postacımızdan bahsetmemek doğru olmaz. Her mahallenin değişmeyen bir postacısı olurdu. Onlar adres yanlış yazılsa bile, alıcıyı bulurlardı. Örneğin çoğu zaman tanıştığım Almanlar adresimi almayı unuttuklarından zarfın üzerine  “Hüseyin Çimrin, Antalya, Türkei” yazdıklarında bile mektup benim adresi bulurdu. Bizim Yenikapı’daki Haşimişcan Mahallesi’nin değişmez Postacısı Mehmet Dalkara idi. Hemen bütün hayatı boyunca bizim mahalleye hizmet etti. Ailemizden biri gibi oldu.

Postacımız Mehmet Dalkara sokağın başından itibaren "Postaaaa" diye bağırdığında, gurbetten, ana-babadan, sevgiliden, askerden, Almanya’dan haber bekleyenler; hemen kapı önüne çıkıp, özlemle Mehmet Bey’in yaklaşmasını beklerdi. Postacımız, mahallede kimin ne tür mektup beklediğini bilirdi. Sevgiliden mi, askerden mi, sıladaki bir kocadan mı?

Postacının hangi saatte o sokağa gireceği memleket saat ayarı gibi idi. Çok olsa 5-10 dakika erken veya geç olurdu. O zamanlar postacıların bisikletlerinin arkasındaki büyükçe posta çantasından başka eli posta gönderileri dolu dolu olurdu. Postacımız Mehmet Bey sokağa girerken kapıda posta bekleyenlere uzaktan kendine has gülümseyişiyle, kime mektup geldiği hemen anlaşılırdı. Mahallenin çocukları da postacının bisikletinin arkasından koşarak şu dizeleri söylerdi.

“Bak postacı geliyor, Selam veriyor / Herkes ona bakıyor, merak ediyor.”

Şimdilerde pek mektup da gelmez oldu. Gelse de kim oturup, dolmakalemi mürekkeple doldurup cevap yazacak? Elektronik postalara cevap vermek daha kısa ve kolay. Bunlar da “Mahsus selam eder büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öper, acelede cevap beklerim” cümlesine bile gerek yok. Hatta “Selamlar” yerine çoğu kez “Slm” yazılıp geçiliyor.

Artık neredeyse postanenin yerini değil ama nereden, pul alınıp mektup gönderilir; onu dahi bilmiyorum. Postacı bugün kapıyı çalıp, gelen mektubu elinize vermek yerine, kapının uygun yerine sıkıştırıp yoluna devam ediyor. Önemli de değiller artık. Getirdikleri zaten bildik haberler: Telefon, Kablolu TV, ADSL faturaları ve kredi kartı ekstreleri. Yani öyle sevineceğimiz, postacının her sabah yolunu gözlememizi gerektiren haberler değil bunlar.

Bugün de zaman tünelinde dolaştık yine. Sizleri günün stresinden uzaklaştırıp, biraz gülümsettiğimi umarım.

 

------

Bak Postacı Geliyor Şarkısı

 

Bak postacı geliyor selam veriyor

Herkes ona bakıyor merak ediyor

Çok teşekkür ederiz postacı sana

Pek sevinçli haberler getirdin bana

 

Bugün yalnız bu kadar, darılmayınız

Yarın yine gelirim, hoşça kalınız

Haydi git güle güle, uğurlar olsun

Ellerin dert görmesin, kısmetle dolsun

Yayın Tarihi
22.06.2008
Bu makale 10733 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Postacı kapımı bir kez çalmadı Bu kaçıncı mektup cevapsız kalan Gayrı dayanacak halım kalmadı Bu kaçıncı mektup cevapsız kalan ......... ........... Taşların üstünde aşındı sular Çıktı yatağından taşındı sular Benimle beraber düşünde sular Bu kaçıncı mektup cevapsız kalan. ................... .................. Hüseyin Bey yüreğinize sağlık.Tebrikler. Ayrıca yıldönümünüzü kutluyorum nice güzel günlere saygılar.

Yusuf ÖZCAN 01.07.2008

Ahh Sevgili Hüseyin Cimrin Ahh! Ne eski mektuplar kaldı ne de eski sevdalar. Sen iyi anımsarsın eskiden liselerde delikanlılar yazdıkları şiirli mektupları kitap arasına koyarak arkadaşları vasıtasıyla ilgi duydukları kızlara iletirlerdi. Bir çeşiti okul içi postacılık da vardı. beni nerelere götürdün. Ellerine yüreğine sağlık. Sevgiler selamlar

neşe karel 22.06.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!