Çalkaya’nın günahı ne?

Büyükşehir Belediye Meclisi Ekim ayı oturumunda Kırcami’yi imara açacak, revizyon imar planını oy birliğiyle kabul etti. 

Diğer bir deyişle; iktidar, muhalefet yerel seçimden bugüne, Antalya’da ilk defa bir konuda anlaştılar ve Kırcami bölgesinde tarım arazisi olma özelliğini yitirdiği iddia edilen alanlarda yeni inşaatlara izin vermek için düğmeye bastılar ve tam gaz sürecin sonuna ilerlemekteler.

Benim bu özet bilgiyi yerel medyadan ve ulusal gazetelerimizin Akdeniz eklerinin manşetlerinden size taşımamın nedeni Kırcami için alınan bu kararlar hakkında tartışma başlatmak ya da görüşümü sizinle paylaşmak değil. Konuyu yakından bilmiyorum ve bu nedenle de “Büyüklerimiz en iyisini yaparlar…” diyorum…

Asıl amacım Kırcami’ye olan bu özel ilgiden yola çıkıp, Antalya’nın hemen merkezinde, Çalkaya’nın kaderine dikkat çekmek.

Benim hatırladığım 10 yılı aşkın, bu bölge imar planı hazır olmasına rağmen, 3 dönem önceye dayanan uygulamalar nedeniyle donmuş, kalmış, gelişime kapatılmış durumda.

Her yeni dönem öncesi adayların verdiği sözlere rağmen, çözüm umudu hep uçmuş, gitmiş, on yıl olmuş henüz bir adım bile atılamamış.

Bu topraklarda imarlı arazilerinin tapularıyla devlet kapısına gidenler, hep “Bugün git, 2 sene sonra gel” muamelesi görmüş ve sonuç alamadan yatırımlarının ellerinin arasından kayıp gitmesine engel olamamış..

Sabah Akdeniz Çalkaya’da yaşanan bu çözümsüzlüğü uzun yazı dizileriyle gündeme taşıdı ve bölgede mağdur olanlarla bire bir görüşmeler yaptı.

Yaklaşık 2 yıl önce bu haberler yayımlandığında da aynı durum yaşandı, “seçim öncesi sorunlara mutlaka çözüm gelecek ve tüm kayıplar telafi edilecek, yeni Antalya bu bölgeden doğacak” sözleri verildi.

Sandıklar açıldı, oylar sayıldı, 6 ay geçti ama o günden bugüne henüz “tık” yok.

Eğer yanılıyorsam ve “Sadece Kırcami değil, Çalkaya da Antalya’nın toprağıdır ve sorunları bu sefer kesinlikle çözülecek” diyen biri varsa umarım yakında bu bölge halkıyla temas kurar ve sözünü tutar çünkü çocuğunun geleceğini, emeklilik hayatını devletin tapusuna güvenip o vatan toprağına yatıran binlerce Antalyalı aile mağdur ve isyan halinde….

 

 

 

Kadrolu Yazı

 

Başlık bana ait değil.

Geçenlerde “Antalya’da bayram nasıl geçecek? Oteller dolacak mı?” haberini yapmak için telefonla görüşmeler yapan muhabir arkadaşım, sorularına başlamadan önce “Abi bizim kadrolu haber zamanı geldi, başlık ve içerik, “Antalya bayramda doldu taştı, turizmcinin yüzü gülüyor” olacak ama biz gene de görevimizi yapalım bir-iki cümle de sen söyle” dedi..

Karşılıklı güldük, Galatasaray’ın ve Seyrantepe’nin durumundan konuşmaya başladık.

Bugün ekim sonu, şimdi de benim kadrolu yazının zamanı geldi.

Başlık ve detay bende de belli

Kış geldi, turizmde 250 bin işsiz zor durumda

Kaç yıl oldu, ben hatırlamıyorum.

İlk olarak bu konuyu dokunduğumda, sanırım her kış yaşanan dramı köşesine ilk taşıyanlardan biriyim ve rakamı 100-150 bin olarak tahmin etmiş, öyle yazmıştım.

Sektör büyüdükçe, işletmeler çoğaldıkça, sezon sonu kapanan tesis sayısının da artmasıyla bugün resmi rakamlar bile 200 bin sayısını kabul eder oldu.

Son istatistik  Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği Başkanı Volkan Şimşek’e ait.

Gazetelerde yer bulan demecinden öğrendim. Evet, Kasım-Mart ayları arası en az 250 bin aile daha, açlık seviyesinde, Antalya’da ekonomik krizle boğuşmak zorunda kalacak.

“Bir Antalya klasiği” ya da “dramı”, adını siz koyun.

Volkan Şimşek son açıklamasında “Turizm sektöründe çalışanların sigortası ve vergisi konusunda yardım bekliyoruz” diyor ve devam ediyor… Ben artık diğer cümleleri yazmayacağım ama yeni bir tespitimi bu yılki kadrolu yazıma eklemek istiyorum çünkü bu son durum geçmiş yıllardan da kötü.

2008 ve 2009’da sadece düz elemanların dışında, artık orta ve üst seviye kadrolar da, hatta müdürler de kış döneminde en az 5 ay işsiz kalmaya başladı.

Eminim POYD Başkanı Şimşek bu tespitime katılır ve bu gidişin çözüme değil ama turizm emekçisi için çöküşe doğru olduğunu kabul eder.

Neyse, artık bu konuyu kapatalım.

Ben görevimi bu hafta bu köşeden yaptım.

Kadrolu Yazı”yı da yazdım.

“Oh” içim de rahatladı. Demek havalı havalı konuşup, sonra da önemli adam rolü yapıp bir kenarda oturmak böyle bir şeymiş.

Söyle, eleştir, konuş, ders ver, sonra da kenara çekil. 

Hoşuma gitti.

Ankara’ya mı taşınsam, ne yapsam?.

Tekliflere kapalı gibi yapıp, “yan cebime koyun” mu desem?

Ne yapsam bilemedim.

Şimdilik gizli niyetimi (!) ortaya koydum, artık gerisini ve gereğini sorumlu kadrolar düşünsün, benden bugünlük bu kadar…

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
26.10.2009
Bu makale 11129 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!