Dağ başındaki çobanın cömertliği...

Özellikle her gün yazmaya çalıştığım köşe yazılarım sadece Antalya’da Bugün sitesinde yayınlanmıyor. Doğduğum kent Van’da, Van Sesi Gazetesinde ve Van Sesi sitesinde de yayınlanıyor. Her satırımın eski dostlara ve arkadaşlara ulaştığı haberini aldığım zamanda Beşiktaş’ın, Galatasaray’ı 5–0 yendiği(!) kadar seviniyorum.

 

Van Sesi Gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Sevgili İkram Kali ile aynı mahallenin çocuklarıyız.

 

Eskiden Tepebaşı şimdi Vali Mithatbey Mahallesi olan Acem mahallemizin tozlu, topraklı yollarında çember çevirdik, melikan(çelik-çomak), bilye, fırfıra(topaç), bayramlarda el içi kadar kazdığımız milavlara (çukurlara) fındık atıp oynadık. Kış geldiği zaman da Melek’in ve Keklik Tepesinin karlı buzlu yamaçlarında rüzgârları kanat takarcasına kızak kaydık.  Şengüller Mağazasında çalışan rahmetli teyze oğlu Veysel Demirhan ağabeyimizin haftalığını aldığı futbol topuna yatırarak yarattığı mahalle takımında yorulmak bilmeden top koşturduk. Akşamları da Teksas, Tommiks, Karaoğlan, Tarkan çizgi mecmualarını arkadaşlarımızla takas yaparak okuduk.

 

“Bunlar kültür emperyalizminin dergileri.” Diyen büyüklerimizi de zaman için de yanılttık. En baba yazarların ülkemizin yüreğini anlatan öykü kitaplarında, romanlarında odaklandık. Elhamdülillah ot olmaktan kurtulduk...  

 

Ne çok yoksulduk ne de çok zengin. İkisinin arasında bir yerdeydik ama hayallerimizin yer aldığı yüreklerimiz paha biçilmez zenginliklere sahipti. Türk’tük, Kürt’tük, Ermeni’ydik ancak her şeye rağmen et ve tırnaktık, kardeştik!

 

Okurlarım hemen anımsayacaklardır. Yazın çelik kanatlı bir kuşla Van’a uçunca depremden geriye kalanları yazıp paylaşmıştım.

 

O süreçte Van Sesi Gazetesinin yönetim merkezini ziyaret ettiğimde gazetenin genç patronu Erdal Perihanoğlu, Genel Yayın Yönetmeni İkram Kali ve değerli muhabirleri öğle yemeği molasındaydılar. Uzun sehpanın üzerine yaydıkları gazetenin üzerinde henüz özgünlüğünü yitirmemiş bostandan o gün koparılıp derilmiş salatalıklar, biberler, karpuz, sıcacık pide ekmek ve otlu peynir vardı. Çayları ince belli bardaklara genç muhabirlerden biri doldururken, davet etmelerine bile fırsat vermeden Halil İbrahim sofralarına oturmuştum.

 

Her şey öyle lezizdi ki; Kebapçı Halil ile Hacıbey Lokantasının ortaklarından Orhan usta alınmasınlar ama sanki lokmalarımızın içinde zırhtan çıkmış, kekikle yoğrulup, közde pişmiş Van kebabının tadı vardı.

 

O gün sevgili İkram Kali’ye, Van Sesi Gazetesi sadece muhabirlerin topladığı veya ajanslardan biçimlenerek gelen haberlerin yansıdığı bir gazete olmamalı. Yurttaşla yüz yüze gelinmeli, nabız alınmalı ve özgün bir içerikle hazırlanmış haberlere yer verilmeli önerisinde bulunmuştum.

 

İşte o gün:

 

“ İşinin erbabı” Düşüncesi oluştu söyleşimizde.

 

Van Sesi’nin değerli muhabirleri kentin ticari ve ekonomik hayatına mührünü vurmuş meslek sahipleriyle konuşacak yaptıkları işin dününü ve bugününü yalın biçimde yazacaklardı.

Örneğin demirci ustaları rahmetli Sadık Altıntepe’den, rahmetli Hasan ve Muzaffer Özkök (Yusufoğulları) kardeşlerine, evlatlarına kalan ticaretin dünü... Örs ve çekiç altında sermayeye dönüşen hayatları...

 

Örneğin berberler... Kebapçılar... Kahvehaneciler... Terziler... Kunduracılar... Patacılar... Fırıncılar... Van’ı dünyaya tanıtan ünlü kahvaltı salonları... Bu meslek gruplarını yaratanların ve izinde yürüyenlerin öyküleri gazetede İşinin Erbabı klişesi altında yayınlanmalı, bugünün kuşaklarına bir kültürel değer olarak aktarılmalı, hayatta olmayanlar rahmet ve saygıyla anılmalı, yola devam edenlere azim ve coşku verilmeliydi.

 

Yeniliklere açık sevgili kardeşim İkram Kali ve ekibi bu öneriyi ivedilikle hayatla buluşturdular.

 

Dün Van kasaplarıyla ilgili röportajda Faruk Kasapoğlu vardı... Söyleşiyi zevkle okudum inanılmaz duygulandım. Faruk ağabey mesleğinin dününü ve bugününü bir güzel anlatmış. Hele söyleşinin sonundaki anısı gönül telimi tınlattı.

 

Hayvan alımı için gittikleri Norduz yaylağında bir çoban çıkığındaki azığıyla karın doyurmaları ve denizden yüzlerce metre yükseklikteki o yerde azıksız kalan çobanın:

 

“Önemli olan sizlerin aç kalmaması.” Diye gösterdiği cömertliği Faruk ustayı can evinden vurmuştu.

 

Onun o anısı İşinin Erbabı yazı dizisinde hatırlanınca da bizi yüreğimizden vurarak şu an okuduğunuz:

 

“Dağ başındaki çobanın cömertliği...” Başlıklı yazımıza konu oldu.

 

Okurlarım üşenmezlerse Van Sesi Gazetesinin internet sitesine ulaşarak İşinin Erbabı yazı dizisini okusunlar. Ve Doğu’nun en güzel kenti Van’da emek ve alın teriyle hayatlarını sürdüren zanaatkârların işlerindeki özeni ve püf noktalarını görürken onların hayata dair bakış açılarındaki bilgeliği fark etsinler.

 

İkram Kali ve ekibini kutluyorum. 

Yayın Tarihi
08.02.2013
Bu makale 4412 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!