"Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe (vb..)"? olur mu?!

Fatih Sultan Mehmed Han Trabzon’u fethetmekle (1461), ‘Trabzon Romalıları’ denilmesi gereken ‘Sözde Kommenosların’ sözde imparatorluğuna son verirken; “Fatih/Osmanlı kanunu gereği”, fethedilen yerlerdeki merkezdeki büyük kiliseler Camiye çevrilirken, Trabzon Ayasofyası gibi merkezden uzakta olanlar da Mescid yapılıyordu. “Elhasıl Trabzon’u (Turabuzan'u) ki aldılar…Padişah her hisar’da yapılan kanunu Trabzon’a dahi yaptı. İçinde mescidler ve medrese yapıldı.(1)”. İlk defa bendenizin ortaya koyduğu gibi de Trabzon Ayasofyası, o dönemdeki şehrin merkezinden çok uzakta bulunması sebebiyle Fetih’de cami değil, Mescid yapılıyordu…

***

Trabzon Ayasofyası’nın ‘Cami olsun’ veya ‘Cami olmasın’ tartışmaları sırasında, fethin sembollerinden biri olan bu yapıyı ‘Cami olarak görmek isteMeyenlerin’ dile getirdiği hususlardan biri; -Biz camiye karşı değiliz oluyor, bu/benzer diğer alanlardaki düşünce/ler, ‘Cami olduğu..’ günlerinden bugüne hâlen de ifade ediliyor…

***

Bendeniz, kendini Müslüman olarak tanımlayan hiç kimseye, -Cami düşmanı mısın(?) demem, diyemem. İslam dinini inkâr etmeyenlerin, Ayasofya’yı ‘Cami olarak görmek isteMeyenlerin’ Müslüman olduklarına inanıyorum. 

Benim bu bakış açıma rağmen bile muhatabımın endişesi doğabiliyor. -Biz Cami yapılmasına karşı değiliz deniliyor bana da tekraren.

Sanırsınız ki benden-sizden korkuluyor. Aslında duyulan endişe benden veya sizden değil, kendisinden!..

Kendisinden, çünkü, dil aksini söylese; -Ayasofya Cami olmasın  dese de kalpler gerçek doğruyu; kişinin kendisine bile seslendiremediği gerçeği, bir başka şekilde söylersem de yaptığı tercihin doğru olmadığını kendisine söylüyor!..  

İşte, hissedilen asıl rahatsızlık bu. Vicdani sesleniş’ kişiye kim/ne olduğunu hatırlatıyor. Fakat, hatırlatılan an geçip gidince de ‘vicdani olmayan’ tercih baskın gelip, kişiye; -Ayasofya kiliseydi, öyle kalsın, (haliyle) Cami olmasın dedirtebiliyor!..

***

Bilmediğini Bilmeyenler”in Müslüman olanlarından birine bir gün, bilgilenmek için şunu sormuştum: -Varsayalım ki sen samimi bir Türkçüsün veya Kürtçüsün ya da Sosyalistsin veya Arapçısın ya da şucu, bucusun…yaşam boyu öyle yaşıyor hatta bunun için muhataplarını kırıp da döküyorsun! Allah sana ömürler versin de Azrail/Ölüm de tepemizde, ‘kaçış’ da olamıyor; hâk vaki olmak üzere gelip sana, -Attaa.. Gidelim dese; işte öyle bir  an; -Allahım senin huzuruna Türkçü ve/veya Kürtçü…(vb..) olarak geliyorum demen gerekmez mi!..

***

Sahi siz ne dersiniz!

Sorun bakalım kendinize, böyle bir durumda vicdan’ınızın sesi ne olur!

Varsayalım ki de Müslümansınız, mesela da -Ayasofya Cami olmasın der misiniz!..

Yaşamda, -Cami olmasın/a karşı değiliz(!) denilip karşı çıkıldığını duyarız da yaşam biterken/Azrail -Atta, gidelim demek üzereyken, -Allah’ım, Cami olmasın/a karşı değiliz(!) diyerek göçen duydunuz mu!…

Ya da…

Hayatın sürdürülmesi sırasında -Ne mutlu Türküm diyene ya da -Ne Mutlu Kürdüm diyene anlamsızlığı vb… duyarız da Azrail’in, -Hadi atta(!) demesi öncesinde, -Allahım senin huzuruna Türkçü… Kürtçü… Antikapitalist… Sosyalist… Şu siyasi yapıdan… Fenervahçeli ve/veya Galatasaraylı (vb..) olarak geliyorum diyen (neden) duyamıyoruz!..

Sahi cevabınız ne!..

Yoksa, “Allah bizi yarattı, sonra da bizi meralara başıboş bıraktı(!)” mı diyeceğiz!..

***

Diyemeyeceğimiz, bildirilmiş bulunuyor…

Aşağıdaki ayet, Kur’an’da ismi geçen 3’üncü peygamber olan Hz.Nuh’a, Müslümanlardan  olma zorunluluğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

 

“Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana Müslümanlardan olmam emrolundu.” Yunus (10) 72

Gelmiş bütün kitaplarda ve en son ilahi kitap Kur’an’da da tavsiye edilen din olan İslam’a  inanan insanlara verilen isim Müslüman’dır:

 

“...O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur'an'da) size "müslümanlar" adını verdi..”

                                                                                               Hacc (22) 78

Hz.İbrahim’e de emrolunan Müslüman olması idi:

 

“Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Alemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.” Bakara (2) 131

“İbrahim ne bir Yahudi, ne de bir Hıristiyan idi. Fakat Allah’ı bir tanıyan gerçek bir Müslümandı...” İmran (3) 67 

O’nun (Hz.İbrahim’in) soyundan gelen peygamberler de Müslüman’dı:

“Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur (Müslümanlarız), dediler.

                                                                                                         Bakara (2) 133

Bu yüzden her dönem ve her devirde her peygamberin vaaz ettiği din ‘Aynı (Tek) din’ olmuş, tüm peygamberlere inanan insana Allah(c.c.) tarafından verilen isim Müslüman olmuş; Müslüman olarak ölmeleri istenilmiştir. İşte bazı örnekler:

Yusuf aleyhisselam da, diğer peygamberler gibi Müslüman’dı:

Ey Rabbim!...Beni Müslüman olarak öldür..!” Yusuf (12) 191

Musa aleyhisselamın kavmine söylediği de budur:

“Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız (ihlas ile teslim olmuş Müslimlersiniz) sadece O'na güvenip dayanın.” Yunus (10) 84

Hz.İsa’ya bağlı olan Havariler de Müslüman’dı:

“İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah'a inandık, şahit ol ki bizler Müslümanlarız, cevabını verdiler.” İmran (3) 52

Hz.Muhammed(Sav.)’e emrolunan da bu, Müslüman olmasıdır:

“Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu.” Zümer (39) 12

Bunun yanında, aynı zamanda, Müslüman olarak can verilmesi de istenilmektedir:

“Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Yakub da: Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz (dedi).” Bakara (2) 132

Bunun için peygamberler-insanoğlu Müslüman olarak ölmek istemiştir:

“Ey Rabbim!...Beni müslüman olarak öldür..!” Yusuf (12) 191

Yukarıdaki ayetlerden görülebildiği gibi de insana verilen ismin Müslüman olmasının yanında, Müslüman olarak ölünmesi de gerekmektedir. Dolayısıyla da başka yakıştırmaların kullanılamayacağı da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. İslam dininin her emri gibi bu da kesin oluyor:

“Ey Müminler Allah’tan korkup sakının ve her halde Müslüman olarak can verin

                                                                                                   İmran (3) 102

Ayetlerden görülebildiği gibi de Tevhid’e inanmış insanın asıl kimliği, “Müslüman” olup; ‘Ek-ilave kimlik’ istenilmiyor…

***

Amerika’daki şerifimiz(!) Şerif Mardin’den gelen, ‘Mahalle baskısı’ hurafeciliğine değinip yazmış; ‘Mahalle Baskısı Değil, Mahallesizliğin Görgüsüzlüğü’ başlıkla yazımı göndere çekmiştim! Herkesin tercihi kendine; ‘İyi/Görgü’ ve ‘Kötü/Görgüsüzlüktercihleri yapmak, Vicdan denilen yapıya yerleştirilmiş bulunuyor…

Kişi ya Görgü’yü’ seçiyor ya da istediği Görgüsüzlüğü kendi tercihi olarak yaşayabiliyor.

Hâl bu ama, “Kim ne olduğunu bilemeyiş de” kişiye hata yaptırabiliyor…

***

Pek çok örnek var ama birkaç ile yetinelim….

Sorun bakalım “Galatasaray’a hizmet etmek benim için ibadet. Son nefesime kadar G.Saray için çalışacağım.” diyebilen Galatasaray Başkan Yardımcısı Abdurrahim Albayrak’a; Allah (c.c.), sözettiği gibi bir ibadet(!) şekli öngörmediğine göre; -Atta halinde bu ibadeti ile gider mi!

Hadi-i Şerif örneği çarpıtarak yorumlaması yanında, Kur’an nedir-ne değildir bilmeden de Kur’an’dan da delil(!) ileri sürerek; “Cinsellik bana göre bütün ibadetlerin başında geliyor” diyen -aile danışmanı denilen- Sibel Üresin’e sorun bakalım; -Atta, hadi gidelim denilmesi öncesi cinsellik yaşamayı kendisine/çevresine tavsiye ederek gider mi

Ya da sorun bakalım torpille devlet kademelerine akraba atanmasına Kur’an’dan ayet delil(!) gösteren milletvekili Mehmet Metiner isimli zata; -Hadi atta durumunda yine ayet delil gösterir mi!...

Ya da sorun bakalım Aziz Yıldırım Bey’e ve/veya onun sloganı üzerinden benzer düşünenlere de:

-Hadi atta…durumunda -Darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe olur derler mi!..

***

Biz sadece bilimsel aklımızla muhatabımızı bilgilendiririz… Söylediklerimizi alan alır, almayan da almaz… Kimseye kabulü için, -Nasıl böyle düşünüyorsun demem, demiyorum….

Fakat…

Herkesin de ne dediğini bilmesi gerek(m)iyor(mu)!..

Din sadece o olan İslam dini kimsenin ‘kendisiyle oynamasına, dinin sulandırılmasına’ izin vermez, vermiyor…

***

Şahsen bendeniz Trabzonspor taraftarıyım ama, “Trabzonspor ‘kimliğim’ DEĞİL

Dolayısıyla da   “Darağacında olsak bile son sözümüz Trabzonspor’dur” demem…

Darağacında olsak bile son sözümüz Trabzonspor” diyen bir yakınıma, -Saçmalama, yok eğer saçmalamıyorsan, son nefesinde de bunu söylemelisin düşüncemi derim, dedim…

Kur’an-ı Kerim’in, “Firavun imanı” tanımlamasını da hatırlatır geçerim, geçtim…

Kader’in tarifi de zaten, “Kendim ettim, kendim buldum” oluyor.

http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
24.01.2015
Bu makale 770 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!