sESİMİ DUYAN VAR MI? Cumhuriyet Gazetesinin Pazar Yazılarına bayılırım. Pazar günleri Zürihten Remzi Gökdağ, Brükselden Erdinç Utku, Montrealden Ömer Özen, Stuttgarttan Ahmet Arpatın yazıları yanında arada bir diğer ülkelerden gelen yazılarla, dünyanın görmediğim kentlerine gider, gezer, adeta havasını koklarım. Bu Pazar 13 Ocak 2013te Ahmet Arpadın yazısı beni derin, derin düşündürdü. Stutgardın merkezinde yürüyüş yaptığımız 10 km. uzunluğundaki bu park da son 40 yılda uygulanan çeşitli projelerle gerçekleştirildi. Mimarlar, plancılar, doğaseverler, bahçıvanlar ve yerel politikacılar bir araya geldi mi ve hepsi de iyi niyetli oldu mu, mükemmel ve kalıcı bir şey çıkıyor ortaya
diyor. Biz ise yeşil alanlarımızı gittikçe yok ediyoruz. Antalyada bir Avrupa ülkesine yakışır tek kent meydanını kaybetmek üzereyiz.40 dönüm stadyuma karşılık, 40 dönüm ticari alan! Kaç kat olacak? Hangi proje uygulanacak? Ne plan var, ne de proje! Daha önce aynı alanda 65 katlı inanılmaz cesamette, dehşet verici bir yağma projesi bulunduğunu, ancak AKP kent yönetiminden düştükten sonra öğrendik. Bu ne yağma hırsıdır? Antalya, yağma Hasanın böreği midir? Kent yağmasından pay alan bir iktidarın yönetiminde bütün şehirlerimizin nasıl beton çölüne dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz. Bana Avrupanın emsal kentlerindeki gibi Antalya merkezinde bir kent meydanı yeri gösterin! Bulamazsınız
٭٭٭ 12 Eylül 1980 Türkiyede Amerikan darbesi yapıldı. Siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri kapatıldı. Belediye Başkanları görevden alındı, Belediye Meclisleri feshedildi. Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç, Belediye Meclisi üyelerinden birisi de bu satırların yazarıydı
Antalya yasemin çiçeği, portakal çiçeği kokan, Türkiyenin en yeşil, en temiz kenti olarak ihtilal yönetimine teslim edildi. Falezler üzerinde küçük birkaç yapı vardı. Tek katlı Süzen Restaurant, iki katlı birkaç binadan oluşan Antalya Oteli ve Bakırcıların karkas halindeki 5 katlı apartmanı dışında yemyeşil bir büyük park alanıydı Lara yolu! Selahattin Tonguçun ve Belediyenin gayretiyle tamamı doğal SİT alanı ilan edildi. Artık kurtardık, SİT kararını bozamazlar derken, ANAP dönemi geldi, Doğal SİT alanı kısıtlaması kaldırıldı. Şimdi kalan bir avuç yer dışında beton yığınına dönüştürüldü. Kent; geçen zaman içinde hızla betonlaştırıldı. 1980 sonrası her yıl bine yakın imar planı tadilatıyla yeşil alanlar gittikçe daraltıldı. Diyebiliriz ki böylesine kötü kullanılmış bir kent dünyanın hiçbir yerinde yoktur. 1/5000lik imar planını 1978-79 yıllarında yaptık. Kentin Kalekapısı ve civarına sıkışmış ticari alanlarını 100.Yıl Bulvarı ve arka sokaklarına taşımak, Hükümet Konağı ile kiralık işhanlarına sığınmış Adliye için bir Adliye Sarayı ile kentin idari merkezini Meltem Mahallesine, diğer resmi kuruluşları da merkezin dışına çıkararak kente nefes aldırmak istedik. Şehrin en büyük caddesi Teomanpaşa Caddesiydi. Buna paralel 100. Yıl Bulvarının açılışı da belirli bir rahatlık yaratacaktı. Şehrin en önemli gereksinmesi olan Adliye Sarayı ve Hükümet Konağı yan yana planlandı. Şimdi boşaltılmış bulunan ilk Adliye Sarayının güneyindeki parseli Hükümet Konağı olarak planladık. Bunun arkasında da 100.Yıl Spor Bileşkesi tarafına büyük bir Tören Alanı koyduk. Ancak ne keramet ise İç İşleri Bakanlığı, Hükümet Konağı yerini ve Tören Alanını, üstelik çekişmeli ve bedavaya yakın şekilde ucuz olduğu halde kamulaştırmadı. 100.Yıl Spor Bileşkesinin yeri de tamamın taşlık ve çalılıktı. Kentin en uzağında bir yerdi. Meltem Mahallesi tamamıyla böyleydi. O zamanlar yeni yapılmış olan (ilk) Sanayi Çarşısı kente o kadar uzaktı ki esnaf oraya taşınmak istemiyordu. Esnafı göndermek için elektriklerinin kesildiğini, uzun zaman mücadele edildiğini iyi hatırlıyorum. O zamanlar Cumhuriyet Meydanı çok büyük geliyordu. Çünkü şehrin merkez nüfusu 1950de 27.515 iken 1970te 95.616ya 1980de 173.501e 2010da 1.001.318e çıktı. Şimdi toplam nüfusu iki milyona ulaşan, merkez nüfusu bir milyonu çoktan aşmış bir şehre yakışır büyüklükte kent meydanı yoktur. TOKİ bugün 100 Yıl Spor Bileşkesini yağmalıyor, yarın TEKELin Mevlana Kavşağındaki yerini, ertesi gün Pil Fabrikası sahasını, daha sonra da Dokuma Fabrikası sahasını yağmalayacaktır. Sonra da Antalya Spor Otelinin yerini! Sayın Antalya Spor Başkanı; beş yıl kaybettik diyor. Bu yağma ile kentin yüz yıllık geleceğini kaybediyoruz! Şehir planlaması, SİT alanı, çevre düzeni, Çevre Değerlendirme Raporu, Büyük Kent Planı gibi hiçbir kurala bağlı olmadan paşa keyfine göre inşaat yapan bir anlayışa Antalya kentini yağmalatıyoruz! Sesimi duyan var mı?...