Kendimize dost muyuz?

Hep yazıyorum; “Alanyalı’nın Alanyalı’dan başka düşmanı yok” diye…
Son günlerde yine öylesine konular var ki, birlik ve beraberlik şöyle dursun, birbirimizi paçasından çekerken Alanya’nın önceliklerini unutuyoruz ne yazık ki…
Alanya’nın kronik sorunlarını neden çözemiyoruz?
Neden birlik ve beraberlik içinde olamıyoruz?
Neden kenetlenince yumruk gibi değiliz?
Kenetlenmemizi engelleyenler kim ya da kimler?
Alanya’nın geleceğini dinamitleyenler değil mi onlar?
Yaşamını ticarete veya siyasete adamış birçok insan var ki, “kaypaklık, yalancılık ve ikiyüzlülük” üzerine kurgulamışlar yaşam felsefelerini...
Sosyal yaşamda, ne kadar kaypaklık; o kadar “itibar”, ne kadar yalancılık; o kadar “saygınlık”, ne kadar ikiyüzlülük; o kadar “çevre” gibi algılıyor bu tipler ne acı ki…
“Gelene ağam, gidene paşam”cılar bunlar…
Kazın ayağı hiç de öyle değil oysa...
Kaypaklık günün birinde duvara toslamaya mahkum...
Yalanın da hafızası yoktur, günün birinde ortaya çıkar...
İkiyüzlülük, soytarılıktan farksızdır; insanlar bir süre sonra seni eğlence olarak görmeye başlarlar...
Karşısındaki insanın kendisinden daha akıllı olabileceğini hesaba katmayanlar için, “deve kuşu” benzetmesi yapılır hani…
Bu dediğim türler de “deve kuşu” sınıfına girerler.
Kafaları kuma gömülü olduğundan kendilerine ait, “kaypak dünyaları”nda yaşarlar...
Ta ki, kıçlarına “cesur” bir tekme yiyene kadar...
Seçim bitti; oy versin ya da vermesin herkesin seçilene destek olması gerekmez mi?
Alanya adına önceliklerimiz ve çıkarlarımız ekseninde, artık iktidar temsilcilerinin peşine düşüp, “Verdiğiniz sözleri tutun” dememiz değil mi doğru olan?
Ancak ne yazık ki, seçim bitiyor ama çirkin siyaset bitmiyor.
“Hazımsızlık” ve “kıskançlık” devreye giriyor.
İnsanın yüzüne gülüp, arkasından konuşanlar şahsen benim midemi bulandırıyor.
Şimdi diyeceksiniz ki, kim ya da kimleri kastediyorsun?
Hiç kimseyi…
Ya da herkesi…
Mesajı alan alsın.
Ben lafımı ortaya söyler geçerim.

Geçenlerde Alanya Kaymakamı Hulusi Doğan, köy muhtarlarını Avrupa’ya gezmeye götürdü.
Önce, Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ziyaret ettiler.
Sonrasında Prag’ı gezdiler.
Muhtarların bir kaçı hariç hepsi de ilk kez yurtdışına çıktılar.
İçlerinde bırakınız yurtdışını, İstanbul’u bile henüz görmeyenler var.
Bu onların suçu değil ki…
İmkansızlık içinde pek çoğu…
Zaten karınlarını zor doyuruyorlar.
Gönülleri gezmek ve görmek ister ama bütçeleri el vermez.
Onların görgüsünü, bilgisini ve dünya görüşlerini zenginleştirmek de devletin bir görevi aslında…
Buna rağmen, Kaymakam Doğan’ın muhtarları Köylere Hizmet Götürme Birliği bütçesinden yurtdışına götürmesini eleştirenlere anlam veremedim açıkçası…
Seçim öncesi olsaydı bu gezi, siyaseten “Çavuşoğlu’na destek” gibi algılanabilirdi.
Ancak, seçimler bittikten sonra gerçekleştirilmiş olması masumiyet karinesi açısından yeterli değil midir?
Tam tersine, eleştiri yerine Kaymakam beye teşekkür etmek gerek…
Üç günlük bu geziye katılan bir muhtarın bana söylediği şu cümle bile çok şey anlatıyor:
“Rüya gördüm sanki… Köye dönünce anladım ki rüya değilmiş!”
Yayın Tarihi
01.07.2011
Bu makale 10707 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!