Müslüman Müslümana öldürtülüyor.. Sick…Man

Türkiye için tehlike olup olmadığı henüz bilinmeyen IŞİD mi ülkemiz için tehlikeli, yoksa Müslüman milletin onca savaşlardan sonra elinde kalan topraklardan ‘çalmak isteyen’ PKK-PYD..vb. çeteleri mi? Soruyu şöyle de soralım: “Kobani’nin IŞİD tarafından düşürülmesi mi, yoksa PKK/PYD’nin özerklik ilan ettiği Kobani olarak kalması mı Türkiye için daha iyidir?” Ya da şöyle de sorabiliriz: Bir aydır IŞİD’e karşı hava saldırısı yapan ABD’nin(Anglosakson-Judea ortaklığının) başını çektiği Hıristiyan ülkeler; ‘Süresiz Haçlı Seferleri’ ruhu taşıyanlar değil mi? Dahası da şu olsun: Koalisyon Haç’ı(!), Müslüman işbirlikçileriyle Kobani’yi de kurtardılar diyelim; kurtarılanlar, askerimize taş atan, senin devletin diyen milletvekilleriyle de yine ayrımcılık kusmayacaklar mı!

“Dünyada neler olup bittiğini bilmezseniz eğer” hiçbir şeyi konuşamaz; başaramazsınız da. Avama, Avarif’e ders vermem sürüyor: İslam/coğrafyasın/a “Savaşın Afganlaşması” yaşatılıyor…

***

“Savaşın Afganlaşması” tanımlamam; “Arap Baharı” denilen, fakat esasında; “İslam ve coğrafyasına yapılan saldırı” demek olanın; Irak, Tunus, Mısır, Libya örneklerinde de görülen; “İslam inancına sahip insanların ‘karşıt cephelerde’ birbirine KIRDIRILMASI” demek oluyor. Bu tabiri ilk olarak; Afganistan’a yapılan NATO/ABD saldırısıyla/2007 kullanmış; “NATO KAFA… ‘go home’” başlıklı, 18.02.2010 tarihli yazımda; “..ABD, İngiltere, Fransa, Kanada ve Estonya Haçlı güçleri ile, ‘Conileşmiş Müslümanlığın’ Afgan temsilcileri olan Afgan birlikleri; yeri göğü inleten büyük savaş makinelerinin eşliğinde NATO saldırısı başlıyor, ön saflarda ise Afganlı askerler bulunuyordu…NATO, aynı ülke/inanç insanını ‘karşıt cephede’ birbirine kırdırıyor. Savaşın Afganlaşması ile sürdürülen Haçlı Seferine, kendilerini Müslüman olarak tanımlayan insanlar da katkı koyuyor” diyordum…

“Müslümanın, Müslümanla öldürTÜlerek kontrol edilmesi” diyebileceğimiz “Savaşın Afganlaşması Modeli”; ABD dış politikası uygulamasının, “KIRK KATIR(SOPA-SERT/Silahlı Güç/BOP)” Modeli ve “KIRK SATIR(AB-SOROSCULUK-Havuç uzatma-YUMUŞAK- KÜLTÜREL/Silahsız Güç)” Modeli’nin işe yaramadığının görmesi sonucu ürettiği Üçüncü modeli oluyor. Bu model, KIRK KATIR Modeli ile, KIRK SATIR Modeli’nin sentezi demek olan, “AKILLI GÜÇ Modeli” uygulaması oluyor. “Küresel Isınma Tuzağı” isimli eserimde belirttiğim gibi de sözettiğim bu Üç Model, KüreselciNler arasında zaman zaman tartışma konusu olsalar da esasta hepsi aynı amaçlı; her üçü birden Batılı Beyaz Adam için, “Küresel/Tek Dil-Devlet-Din” kurmak için uygulanıyor…

“AKILLI GÜÇ”, yani “Savaşın Afganlaşması” Modeli”nin, diğer iki model’den farkı; bu model’in uygulamasında elin gavuru’nun neredeyse bir tek askeri bile ölmemesi-öldürülememesi oluyor. Çünkü, kara’da savaştığında askerinin öleceğini, haliyle savaşı kazanamayacağını bildiği için bizim gibi (Göklerde olamayan, yerlerde sürünen) Müslümanlara; -Ben havadan bombalarım, siz Müslümanlar olarak gidin kara’da birbirinizi öldürün; zaten ‘Arap Baharı’, haliyle de doğacak ‘Türk Baharı’nız da bu olacak diyor!...

***

Barack Obama denilen gavur(gayrimüslim),  BM Genel Kurulu’nda konuşup, “Hiçbir zaman İslam ile savaşmadık” dese de biz buna inanacak kadar cahil değiliz. Eskimiş Cumhurbaşkanları Bush’un, 11 Eylül 2001 İkiz Kuleleri kendilerinin vurmasından sonra Haçlı Seferi başlattığı ilanını   zaten biliyoruz. ABD’nin güvenlikten sorumlu danışmanı -sonradan Dışişleri Bakanı- olan Condoleezza Rice’ın; 7.8.2003 tarihli Washington Post gazetesinde yayınlanan; “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı makalesindeki; Ortadoğu’da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğinin ifadesi; ‘Arap Baharı’ denilen ile, önümüzdeki tarihlerde doğacak ‘Türk Baharı’nın doğum sancılarının(!) temel zemini oluyor.

Yok eğer gerçek bu değilse, İslam ülkeleri denilen ülkelerde Müslümanlar, oturup da karar vermişler de “Biz birbirimizi vuralım” mı dediler de iç savaşlar yaşanıyor!

Tabii ki değil….

Terörizmin Özgürlüğü… ‘Sick Man’…” başlıkla, web sitem’de ve 11.11.2007 tarihli Günebakış’ta da çıkan yazımda; “…soru ve sorun şu oluyor: Amerikan dış politikasının ‘Evrensel ilkesi’, “terörizm/din/İslam amaçlı” iken, ABD politikasını Türkiye Cumhuriyeti’nin politikası gibi uygulayanlar için ne diyeceğiz?.. Ya da ne ‘Hatırlı süttozu’ ki ‘Batılı Beyaz Hıristiyan’a hâlâ da torpil geçebiliyor!..” diyordum.  

***

Çocukluğumuzda bize de içirtilen ‘Hatırlı süttozu’nun(!) başlangıç tarihi yeni değil, eski; Erzurum Kongresi çalışmaları sırasında da görülmüş bulunuyor. O dönemde, Amerikan Hükümetinin; bizi mandası altına almayı kabul etmesi, din ve mezhep hürriyeti de isteniyordu. Amerikan okullarından mezun Halide Edip Adıvar ile Ahmet Emin Yalman gibi mandacı zihni yapı, Rafet Bele, İsmet İnönü gibi askerler arasında da görülürken; Bekir Sami benzeri kumandanlar arasında ise, manda ve himaye isteği yazışmaları şekli de görülüyordu(x). Bu özüne/kendine yabancılaşmış yapı, II.Dünya Savaşı sırası-sonrası, İsmet İnönü’lü 1940’lı yıllardaki Türkiye’mizde parıldıyordu! Peşinden, Menderes hükümetiyle Arapça Ezan’la sevindi(rildi)k ama, nasıl kandırıldığımızı bil(e)miyorduk! Yazı alanımın darlığı sebebiyle sonrasına değinemediğim için, 20. Yüzyıl bitirilirken inşa edilen 21.yüzyıl Türkiye’sinin özetini şöyle veriyorum: Başbakan Ecevit Hükümetinin, 1999 yılı Kasım’ında TBMM’de tam kadro olarak dinlediği, ABD Başkanı Clinton, konuşmasında; Türkiye’nin geleceği, önümüzdeki binyılın(2000’li yılların) ilk yüzyılının şekillenmesinde önemli bir rol oynayacaktır… Türkiye'deki Kürt vatandaşların doğuştan hakları olan normal bir hayatı yakalamaları için, normal yollar açılıyor da diyordu…

Clinton’un ziyaret günlerinde bir gazetemiz, “Manda Ülke olduk” başlığını atıyordu…

***

Ezcümle: Bu ülkenin asıl sorununun, ‘Amerikanlaşmamız’ olduğunun artık görülmesi gerekiyor. 1940’lı yılların aynı zamanda, İslamdışı din anlayışı üreten hatiplerin-kursların kurulduğu; bir başka deyişle; ‘Conileşmiş Müslümanlığı/Evcilleş(tiril)miş Müslümanlığıüreten zihni yapıların inşa’sının başlatıldığı -Amerikanlaştı(rıldı)ğımız- yıllar olduğunun da bilinmesi gerekiyor.

Terörizmin Özgürlüğü… ‘Sick Man’…” başlıklı yazımda şunu da yazmıştım:

Dün bize ‘Sick Man’, yani “Hasta Adam” diyen ‘Şeytan ruhlu Beyaz Adamların bugünkü torunlarına; “Hasta Adam sizsiniz; Sick…Man” demenin tam da sırası, haydin hep birlikte: Sick…Man… Hay ağzınıza sağlık…”

Haydin bakalım, hep birlikte, bir daha…

Yayın Tarihi
18.10.2014
Bu makale 7627 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!