Müstakbel Dim

Alanya bir büyük insanını kaybetti iki hafta önce…
Alanya’nın neredeyse son 50 yılına damgasını vurmuş bir insandı.
1960 ihtilali öncesinde 29 yaşında Alanya Belediyesi Meclis Üyesi olmuş, daha sonra 6 yıl belediye meclis üyeliği ve başkan vekilliği yapmış, 1984-1989 yıllarında 5 yıl Alanya Belediye Başkanlığı yapmıştı.
Alanya’nın en sıkıntılı dönemleriydi.
Damlataş Mağarası’nın kaşifi Merhum Galip Dere’nin dediği gibi, turizmin “kuru üzüm” zannedildiği günlerde Belediye Başkanı seçildiğinde, küçük bir belediye binası, yetersiz araç parkı ve son derece küçük bir belediye bütçesi vardı.
Türkiye’nin “Özal’lı yılları”nda, ANAP’tan belediye başkanlığı yaparken, en sevdiği televizyon dizisi idealist bir belediye başkanının yaşamını anlatan, Antony Quin’in başrolünü oynadığı "Şehir ve Adam" dizisiydi.
Başkan olduğunda maaş almak istememiş, daha sonra ise belediye müfettişlerinin zoru ile asgari ücretten daha düşük bir miktar olan huzur hakkı kadar bir aylık almıştı.
Çoğu zaman makam arabası dahi kullanmadı.
Belediye çalışanları ile olağanüstü sıcak ilişkileri vardı. Sık sık belediye işçileri ile birlikte tamirhanede kurulan sofrada yemek yer, onların dertlerini dinlerdi.
Ankara ile kurduğu iyi ilişki ve dostluklar, ileri görüşlülüğü, olağanüstü beceri ve zekâsı, dürüstlüğü ve samimiyeti ile Alanya’yı inanılmaz yatırımlarla donattı.
Bu kadar az imkânla, 5 yıl gibi kısacık bir zamanda, hatta birçoğunu bugün bile kullandığımız yatırımları gerçekleştirdi.
Alanya’nın kanalizasyon şebekesinin yüzde 70’i sıfırdan yapılırken, Dim Üzümlü içme suyunun getirilmesi, hala kullanılan büyük su depolarının yapımı, şehir içi ve dışı su şebekelerinin yapılması unutulur mu?
Şimdi de kullanılan Belediye Sarayı da O’nun eseridir.
Bu binayı kimse beğenmese de, aradan en az 23 yıl ve 5 ayrı Belediye Başkanlığı Dönemi geçmiş olmasına ve her dönemde herkesin burayı yıkıp yeni belediye binası yapacaklarını söylemiş olmalarına rağmen ortada halen yapılabilmiş bir kulübenin bile olmaması düşündürücüdür.
Çok büyük tepki, eleştiri ve engellemelere uğramış olmasına rağmen, tüm güçlüklere göğüs gererek, şu anda Alanya’nın denize açılan kapısı kordonu (rıhtım) Alanya’ya kazandırmaktan geri durmadı.
Bataklık haline gelmiş, kötü kokan ve çevresi sıfıra kadar özel mülkle çevrilmiş bulunan bu alanı doldurmak suretiyle vatandaşı denizle buluşturması bugün bile takdirle karşılanan bir icraattı.
Kaldı ki, D-400 karayolu denize doğru kilometrelerce genişletilerek tüm sahil ve kumsal doldurulup yol yapılırken sesini çıkarmayanlar, siyasi ya da şahsi amaçlarla, halkı denizle buluşturan, otopark yeri, tören alanı, şölen alanı, konser alanı, festival yeri, gezinti yeri, yat limanı, park, eğlence yeri olarak vatandaşın hizmetine sunulan ve tüm ünlü turizm merkezlerinde bulunması zorunlu olan kordonu ve yapan başkanı acımasızca eleştirdiler o zaman...
Kordondaki ağaçların dahi o zaman dikildiği düşünüldüğünde, asıl eleştirilmesi gerekenler başkandan sonra 23 yıl geçmiş olmasına rağmen halen kordon için yeterli proje üretemeyen ve dil ucuyla da olsa teşekkür edip Allah razı olsun diyemeyenlerdir.
Bitmedi.
Mola kavşağı ilk kez O’nun zamanında bir büyük meydan+kavşak olarak düzenlendi.
Cuma pazarında, Alanya’nın ilk ve tek kapalı pazaryeri yapıldı.
Halen bir yenisi ya da benzeri yapılamadı.
Belediye Düğün Salonu da o dönemin yapılarından…
Tarihi Kale ile Tersane ışıklandırması da…
Trafikte ilk sinyalizasyon da…
Kale arkasındaki 100. Yıl Parkı, çocuk parkları, misafirhane düzenlemesi ve yanındaki spor kompleksinin yapımını da gerçekleştiren O’ydu.
Bugün tadilatlarla halen daha kullanılan, otobüs terminalini daha ilk yılında yaparken, o zamana kadar ana cadde üzerinde değişik binaların altındaki otobüs işletmelerini büyük zorluklarla terminale taşımıştı.
O dönemde çok sayıda kişi imzalar da toplamak suretiyle otobüs firmalarının terminale gitmesine karşı çıkmış, “Biz oraya gidinceye kadar Antalya’ya varırız” şeklinde beyanlarda bulunmuşlardı.
Aynı şeyleri daha önce çarşı içerisinde dağınık şekilde çalışan esnafı sanayiye taşırken de yaşamıştı.  
Bugünlerde bile modası devam eden parke taş döşemesini ilk kez o başlatmıştı.
Belediye bünyesinde parke taş tesisi kurdurarak halka ve esnafa yük olmadan çarşıya parke taşlarını döşetmiş ise de kendinden sonra gelenler parke taşın döneminin artık geçtiğini söyleyerek tesisi dağıtmışlar, parke taşın üstünü asfaltla kaplamışlardır.
Ne var ki, daha sonra tüm Türkiye’de sokaklar parke taşlarla kaplanmaya başlayınca taşlar dışardan alınmak, paraları da halka ödetilmek sureti ile sokaklar parke taşlarla donatılmıştır.
İlk trafiğe kapalı turistik gezi alanı, Gazipaşa Caddesi’ndeki Ziraat Bankası ile Emniyet Müdürlüğü arasındaki kısım akşam saatlerinden itibaren turizm dönemlerinde araç trafiğine kapatılarak o dönemde başlamış; birçok kişi bizim yolumuzu nasıl kapatırsın diye tepki göstermişti.
Şimdi ise çarşının neredeyse tamamı trafiğe kapalıdır.
Alanya’nın modern şehirciliğe doğru uzanan yolcuğu O’nun döneminde başlamıştı.
İlkokul mezunuydu ama üniversite mezunlarını cebinden çıkartacak kadar kültürlü ve ileri görüşlüydü.
Dünyayı gezmişti.
Gitmediği kıta yoktu.
Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nda ihanete uğradığı için kısa kesilen başkanlığında da odayı çağdaş bir hizmet binasına kavuşturdu.
Cenaze töreni de şanına yakışır oldu.
Benzerine ancak şehit cenazelerinde rastlanacak bir kalabalık uğurladı onu…
Evinin arkasındaki taziye yeri binlerce insanın ziyaretine sahne oldu.
Alanya’nın bu önemli insanına yakışan bir yerde MÜSTAKBEL MECBUL DİM adının yaşatılması, VEFA duygumuzun bir tezahürü olur ancak…
Allah rahmet eylesin.
Yayın Tarihi
06.05.2011
Bu makale 11992 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!