Ölüm Tepemizde…

Kişi doğru hareket edebilmek için neyin doğru olduğunu bilmelidir. Şu sözler bana değil, yabancı birine ait: “-“Ölüm tepemizde öylece durur-, tekrarlanan nakarattır. Bir adam diğerini gömdükten sonra kendisi uzatılır ölüm yatağına. Ve bir diğeri de onu gömer ve bunların hepsi kısacık bir zamana sığar.”

Sonuçta hep gözlenen, insanoğlunun da nasıl da geçici olduğu oluyor.

Hatırladığım kadar ifade edeceğim; Hz.Süleyman devrine atfen rivayet edilir ki, Azrail adamın birine sert sert bakmış. Adam o korkuyla Hz.Süleyman’a koşup, - Azrail bana kötü baktı, beni Hindistan’a gönder diye yalvarmışmış. O’nun bu isteği yerine getirilir ama, Azrail onun canını Hindistan’da alacakmış zaten! Derler ki, Azrail’in adama o bakışı zaten, adamın ölümünün gerçekleşeceği yerin Hindistan olacak olmasına rağmen adamın ölüm anı Bağdat’ta bulunuyor olması şaşkınlığı oluyormuş! Haliyle de adam, Hz.Süleyman’a; -Beni Hindistan’a gönder derken aslında, kaçamayacağı ölümünü talep ediyormuş!

***

Kabaca sözettiğim bu kıssadan hissemiz; kişinin, farkında olmadan kaçmak istediği ölümü(nü) istediği dersi oluyor! Gerçek bir örnek vermek istersem de: Hem dede mahallem Bahçeçik’te hem de Ortahisar’da evimiz olması sebebiyle yaz’ın Bahçecik’teki evimize çıktığımız günlerden birinde, ilkokul yaşlarında gördüğüm için olacak, tabancayla vurulması sonrası karga tulumba taşınan birinin, hastanede ölmesi sonrası, yanlış şekilde taşınması sebebiyle kanı içerisine aktığı için öldüğü haberi taşıyordum! Anlatmak istediğim husus, vurulanın taşınma şekli değil, onun, kendisini ölümüne götüren tercihi(!) yapması oluyor. Hafızamdaki bu hadiseyi yaklaşık 40 yıl sonra, en yakın arkadaşlarımdan birine sorup, -O hadise neydi, biliyor musun dediğim zaman, o hadisenin neden olduğu cevabını alıyordum. Demişti ki, -Vurulup ölen ile ağabeyim çok yakın iki arkadaştılar. Her ikisinin de düğünü yapılacak; biri diğerine -Önce sen yap derken ağabeyimin düğünün önce olmasında anlaşıyorlardı. Evimizin bahçesinde ağabeyimin düğünün yapıldığı gün arkadaşı, bir başka arkadaşıyla düğüne gelip yanyana oturmuşlardı. Oturduğu yerden, düğün evinde hizmet gören –bir hafta sonra evlenecek olduğu- kızı göremiyordu. Bunun üzerine karşı sandalyeye; yanyana oturduğu düğüne getirdiği arkadaşının karşısına geçip oturuyordu. Karşısında oturan arkadaşı, tabancasını çıkarıp kutlama yapmak için havaya ateş etmek isterken, silahının emniyeti açık olduğu için düğüne yanında geldiği ağabeyimin arkadaşını vuruyordu. Senin götürülen yaralı olarak görüp de hastanede ölen kişi işte oydu diyerek açıklamasını bitiriyordu. Bitmeyen şey ise, vurulanın, bulunduğu yeri değiştirmesi; düğüne getirdiği arkadaşından ölümü(nü) istemesi oluyordu!

***

    Geçen hafta bir ölüm olayı yaşadım. MTA Bölge Müdürlüğü’nün emekli Jeoloji Mühendislerinden Ali İhsan Erçin, 18.08.2014 tarihinde vefat etmiş bulunuyor. Emekliliği sonrası çalışmakta olduğu bir maden şirketindeki arazi çalışması sırasında rahatsızlanmış ve bulunduğu yerde Hakka kavuşmuştu.

Rahmetli MTA’daki çalışmaları sırasında en iyi arkadaşlarımdan biriydi. Benden genç olmasına rağmen onunla meslektaş olmasının ötesinde, iki iyi arkadaş-kardeş gibiydik. O’nun zekasını hep takdir etmiş, tavır göstermesi gereken yerlerde olması gerekeni yapmasını da hep önemsemişimdir. Birlikte bir dernekte, ayrıca da bir sendika da üst düzey görev yapmış, hemen tüm günlerimiz, rahmetli arkadaşımız Sezai Akıncı ile de birlikte, her dem denilebilecek anlar yaşanarak  geçmiştir. Son yıllarımızda biraz uzak düşmüştük ama, bazen, yanımda olsaydı da şunu sorsaydım dediğim günler de olmadı değil. Hazırlayıp sunduğum TV. programlarını izlemesi sırasında, bir eksiklik-aksilik gördüğünde, mesela; kimileri bu ne ki diye düşünebilir de, kravatım eğer eğri duruyor olsa, ekranda kötü göründüğü için hemen bana ulaşır, düzeltmem uyarısı gönderirdi ki, yaptığımız işin iyi olmasına özen göstermek diyebiliriz buna! Onun defni sonrası mezarı yanına çöken kardeşi; kardeşimiz Osman Erçin, -Bizi yetim bıraktın diyordu ki, işte en son hatıramız da bu oluyor; bizi yetim bırakıp ölümüne gidiyordu!

***

Ali İhsan kardeşimin ölüm sebebi kalpmiş ya da ölümlerde sebep o bu şu, hepsi de faso fiso, gerçek olan, sistemin, doğum ve ölüm üzerine kurulmuş olması; kainat dahil içerisinde yaşayan canlı cansız herşeyin ölecek olduğu oluyor. İşte, ölümüne gitti dediğim şey de, tepemizde dolaşan ölümün(!), kişiyi çağırmasına gidilmek zorunluğu olması; Ölümün Yeniden Doğuş İçin olduğu oluyor.

ölüm hadisesi sonrası merhum için güzelşeyler açıklayan dolaylı yerin köylüsü(!), samimi biri olsa takdir edeceğim fakat; ölüm öncesi yaşamında pek çok unvan kazanır insan ama, ‘adam gibi adam’ unvanı kazanana hasretiz; hani, “Belediye Başkanı, Milletvekili ya da Vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” şeklinde kıssası var ya işte öyle bir şey...

Bendeniz, ölümüm sonrası beni kıymetlendirecek(!) samimiyetsiz insanları cenazemde de istemiyorum; Necip Fazıl rahmetli deyişiyle; “Tabutumu taşısın dört inanmış adam”, bugünden duyurum herkese bu oluyor…

http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
26.08.2014
Bu makale 5288 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!