Önemsiz haber yoktur

Bazen uzun uzadıya düşünürüm okuma-yazma serüvenim ilk ne zaman başladı gibilerinden: Babam, gazetelere aylık abone olduğundan, evimize her gün birkaç tanesi girerdi. Hürriyet, Tercüman, Yeni Sabah ile tanışıklığım yanılmıyorsam altı yaşımda oldu, 1960’lı yıllara denk gelir belki de. Daha sonraları gençlik heyecanlarım ve çalkantılarımla birlikte kimi gazeteler listeme eklenirken, kimileri de çıktı. Şuan yaygın basından tarafsız gazeteleri okuyorum. Dağarcığımı zenginleştirmek benim hamurumda var, ailemce öyle eğitildim, okumaktan hiçbir zarar gelmeyeceğini, bilgileri beyin süzgecinden geçirmenin yeterli olacağının doğruluğuna inandırıldım. Yani bu öğretiler ışığında eğer seçtiğim gazete çizgisinden ve ilkesinden ödün verirse, “ondan vazgeçerim” demiyorum ama seyrek alırım.

Kendime hem okur, hem de yazar olarak sordum:” gazetelerde neleri okuyup neleri okumam” diye.

Köşe yazarlarından hiçbirini birbirinden ayırmam, bana ters düşünceleri savunsalar da okurum. Benimle aynı pencereden bakıp, benzer şeyleri görüp kaleme alanların dışında, farklı yorumlarda bulunan köşe yazarlarına bile arada bilgileri mi, tebriklerimi veya eleştirel görüşlerimi iletirim. Tefrikalara, fotoromanlara, eğer sosyal içerikliyseler bakarım ama genellikle okumam. İlkin ön sayfadaki manşetlere göz gezdiririm sonra köşelere, ardından önemli haberlere geçerim, gerçi önemsiz haber yoktur, en doğrusu olmamalıdır… Böylelikle haberleri daha geniş irdelemiş oluyorum. En son aktüel ve spor sayfasıdır uğrak yerim. Gazete okumak kültür işidir. Bir tiyatro eserini sahnede seyretmekle, sinema veya televizyondan izlemek aynı değildir çünkü. Sahnedeki hazzı bulamazsınız orada. Kısacası mürekkep kokusunu almadan, elleriniz siyaha bulaşmadan olmaz, hatta üstünüz de…

Herhangi bir köşe yazarını okumamı sağlayan iki neden var: İlki Türkçe yazım dilini iyi kullanması, ikincisi biçemi. Yazarın bildiklerini okuru aptal yerine koymadan, sıkmadan ve akıcılıkla sözcüklere aktarabilmesi çok önemlidir. Bir de yazıyı anlamak için okur, yanında sözlük taşımak zorunda bırakılmamalıdır.

Bana gelince: Haber üzerine yorum yaparım ve “Demir tavında dövülür” sözünden yola çıkarak sosyal içerikli ve güncel konulardaki ayrıştırmaları dile getiririm köşemde. Yazılarımda bir kategori seçmem, bütün sınıflar yaşamın bir parçasıdır. Elbette ki siyasal görüşü, dini inanışı, kültür düzeyi farklı kişilerce anlatmak istediklerim değişik biçimde yorumlanabildiği için, takdir ve eleştiri mesajları da alıyorum. “Sorgulama” kavramının çağdaşlığın niteliklerinden biri olduğu kanısına vardığımdan, toplumun da sorgulama konusunda bilinçlenmesini istiyorum açıkçası. “Sorgulama yetisi” ne sahip bir halkımız yok, olanlar da azınlıkta. İşte bu yüzden başat görevim, onları doğru bilgilendirip bilinçlendirmenin yanında, “sorgulama ve dil uzatma yetisi kazandırabilmek”.

Gerçi birey olarak henüz gündem yaratacak seviyeye ulaş(a)madık, herkes çekinmeden, yani korkmadan, cesurca sorgulamalarını çoğalttığında gündem yaratacağımıza kesinlikle inanıyorum, yaratmamız da şart. Gazetelerin yayın politikalarını kamu yararına dönüştürebilecek bir okur hareketi, bir örgütlenme hayal etmişimdir sürekli. Fransız İhtilali’nin “Aydınlık Yüzü” gibi bir şey olurdu o zaman. Kalem kılıçtan her zaman keskindir ya da kalem kibritten daha büyük yangın çıkarır. Hatırlıyorum da çok eskiden her mahallede gönüllü olarak çalışan muhabirler olurdu. Şimdiyse gazete köşeleri, fahri muhabirliğin teknolojik gelişmeye ayak uydurmuş halidir.

Yerel gazetelere bakıldığında; ülke gündemini belirlerler, ilkin bu nedenle onların hizmetleri yadsınamaz. Yerel gazete okumayan, yerel haber izlemeyen ve yerel radyo dinlemeyen kent halkını şaşkın ördek yavrusuna benzetiyorum, en doğrusu onlar için üzülüyorum. Çünkü kentten habersizlerce yaşamaya çalışıyorlar. Bu bağlamda yerel yönetimlerden, çeşitli kurum ve kuruluşlardan sıkıntı duyduklarındaysa nereye başvurup, hangi kapıyı tıklatacaklarını ve kime şikâyet edeceklerini bilmiyorlar. Üstüne üstlük bu eksikliklerini tek yerel gazete dahi okuyarak kapatmıyor, durmaksızın haksız yere feveran ediyorlar. Bilgisizce kuru gürültü, kafa şişirme yani. Kişi kendisine karşı duyarlı olmalıdır, bu da yaşadığı kentin sesine kulak tıkamamak, sırt çevirmemekle olur.

Sözümün özü: İlkin ben bir yazıncıyım. Okuruma karşı mutlaka samimi, duygusal, bazen de iç döker durumda olmam gerekir. Çünkü bu toplumun bireyiyim. Tabii ki dilime ve anlatımıma da özen göstermeliyim. Okurlarım, dostlarımdır. Tek taraflı olsa da makalelerim, bir yerde onlarla sohbet niteliğindedir.

Yayın Tarihi
04.01.2017
Bu makale 1929 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!