Taraf tutmak

Eğitim, akıl, fikir, bilgi, bilimsellik hak getire!

Çoktan beri eğitimsizlerin, eğitimlileri aşağıladıkları bir ülkede yaşıyoruz!

Eğitimli ve eğitimsiz bireylerin oylarının neden eşit sayıldığını sorgulayarak suyu bulandırdıkları için Aysun Kayacı’ya ve Erol Evgin’e kızıyorlar. Hurafesiz, yalansız din öğrettiği için Profesör Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün arkasından küfür ediyorlar!

Bu isimler hiç ses soluk çıkarmadan köşk iftarlarına katılsalardı, onlardan iyisi olmayacaktı!

***

“Taraf tutmak” (Taking sides), izlediğim en iyi filmlerden birisiydi...

İkinci Dünya Savaşı sırasında Berlin Filarmoni Orkestrasının şefliğini yapan, orkestrasıyla gamalı haçlı bayraklarla süslenmiş salonlarda çalarak ve Hitler’in doğum gününde kendisine özel bir konser vererek Nazi propagandasına hizmet ettiği söylenen Wilhelm Furtwangler’in savaştan sonra Amerikalı bir subay tarafından sorgulanmasını anlatır. Gerçek bir olaya dayanır.

Film, sevilen ve sayılan bir sanatçının totaliter bir rejimde nasıl davranması gerektiğini, iktidara yanaşmasının veya iktidar tarafından kullanılmaya ses çıkarmamasının ahlaki sorumluluğunu sorgular.

Furtwangler kendisini; “Benim tek amacım; Müziğin politikadan daha önemli olduğunu kanıtlamaktı.” diye savunmaya çalışır. Ancak sorgulama ilerlediğinde “Nazi’lere muhalefet etmedim. Çünkü benim işim olmadığını düşünüyorum. Politikada etkin rol alsaydım orkestradaki görevimde kalamazdım.“ diyerek Hitler iktidarının yaptıklarını bilinçli olarak görmezden geldiğini itiraf eder.

***

Sanat ve politikanın ne kadar iç içe olması gerektiği her dönemde ve her ülkede tartışılır.

Bu iki yönlü ilişkide sanatçı sanatını özgürce ortaya koymaya çalışır...

Politikacı ise sanat ve sanatçı aracılığıyla halkı etkilemeyi, taraftar kazanmayı veya iktidarının sürdürmeyi amaçlar.

Sanatçı işini ve kişiliğini sırf nimetlerinden yararlanmak için iktidar erkinin hizmetine sunuyorsa, özgürlüğünü yitirdiğinden dolayı yaptığı işe artık sanat denemez!

***

Sadece Furtwangler değil, Nazi Almanyası döneminde birçok sanatçı üç maymunu oynadılar. Siyasetle ilgilenmediklerini iddia ederek ve sözde farkında olmayarak Hitler’in faşist ideolojisinin propagandasını yaptılar.

Örneğin; 2002 yılında ölen ünlü sinema yönetmeni Leni Riefenstahl, Hitler'i ve Nasyonal Sosyalist hareketi yücelten birçok propaganda filmine imza attığı halde, sonradan o dönemde Yahudilere yapılan zulmün farkında olmadığını, siyasetle hiç ilgilenmediğini söyleyerek mahkemelerde kendisini savunmaya çalışmıştı!

Hitler tarafından Nazi gençliğinin sembolü olarak gösterilen aktör Johannes Heesters, “Doğrusunu söylemek gerekirse, çalışmalarımla çok meşguldüm. Siyaset hakkında hiçbir şey yapamıyordum” diyerek sorumluluklarını inkar ediyordu!

Ünlü orkestra şefleri Richard Strauss ve Karl Böhm, ünlü soprano Elisabeth Schwarzkopf, ünlü besteci Carl Orff ve başyapıtı Carmina Burana Nazi rejiminde çok gözdeydiler!

Berlin Filarmoni’nin Furtwangler’den sonraki şefi Herbert Von Karajan, Nazi Partisine bir defa yetmezmiş gibi iki defa üye olmuştu. 1946'daki yargılanmasında kariyerini geliştirmek için Nazi Partisine üye olduğunu, müzik yönetmeni olarak da politik törenler için müzik sağlama sorumluluğundan kaçamadığını açıkça söylemişti.

***

Bu sanatçıların çoğu savaş sonunda yargılandılar ve mahkemelerde aklandılar. Ancak hiçbiri eski saygınlıklarına tekrar ulaşamadılar.

Karajan kariyerine bir süre ara vermek zorunda kaldı. 1954 yılında Berlin Filarmoni Orkestrası ile çıktıkları bir Amerika turnesinde protestolarla karşılaştı. Sanatı her zaman takdir edilse de kendisi “SS Albayı Von Karajan” olarak anıldı.

Furtwangler daha ünlü olduğu için yargılanma sürecini çok daha sancılı yaşadı. Mahkemesi sırasında başta ünlü keman sanatçısı Yehudi Menuhin ve besteci Arnold Schönberg olmak üzere birkaç Yahudi sanatçı kendisini savundular. Ancak 1949 yılında Chicago Senfoni Orkestrası’nın şeflik teklifini kabul ettiğinde, Arthur Rubinstein, Arturo Toscanini, Vladimir Horowitz ve Isaac Stern gibi Yahudi sanatçılar, orkestranın hiçbir konserine katılmayacaklarını açıkladılar. Furtwangler de görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

***

Bahsettiğimiz filmin, olayların ve sanatçıların günümüzde köşk iftarlarına katılan “ünlülerimizle” bir ilgisi yok. Çünkü bizimkilerin çoğu “sanatçı” değil. Bizde şarkıcılara, türkücülere bile “sanatçı” denilmesi, Türkçenin yanlış kullanılmasından!

***

Eğer aydın ya da eğitimli olduğunuzu iddia ediyorsanız, sanat veya sporda bilinen bir adınız ve kitleleri etkileme gücünüz varsa, büyük bir sorumluluğunuz da var.

Siyasetçilere taşıdığınız her bir kova suyla, onların hangi değirmeni döndürdüklerine dikkat edeceksiniz!

Eğer bazı arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hakaretlere uğrayıp, ülkeden kovulup, mahkemelerde süründürülürken siz köşklere davet ediliyorsanız, bunun nedenini sorgulayacaksınız!

Gerekirse kovayı devireceksiniz...

Başkaları susuz kalırken, siz kana kana su içmeye utanacaksınız!

Yayın Tarihi
26.06.2016
Bu makale 2682 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Çok teşekkür ederim Lale Hanım.

Nezihi Bayık 28.06.2016

Çok güzel yazı kutluyorum

Lale Tekinalp 27.06.2016

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!