DÜŞ-ünü-YORUM

Terör Yılları ve Dino Amcamın Eşek Şakası

Sizlere şu meşhur Dino Amcamı tanıtmaya devam edeyim.

Burada paylaştığım birkaç yazıdan sonra adamın birden bire popülaritesi yükseldi. 

Her şeyi merak edilir oldu…


Kimdir? Neredendir? Ne yer? Ne içer? Tuvalete gider mi? Öksürür mü? Hapşırır mı? Tuvalete gider mi? Yürür mü? Emekler mi?

Her şeyi soruyorlar. Ama siz bırakın hepsini.. Amcamın en hoşuma giden tarafını anlatayım...

Dino Amcamın en beğenilen özelliği şakacılığıdır.

Yıllar önce Dino Amcanız aktif turizmci idi. Sabahları Antalya’dan Kemer’e aracı ile gider, gecenin bir vakti dönerdi.

Yollar şimdiki gibi geniş değildi. Daracık yol, denize dik inen dağların kenarına nakış misali işlenmiş iç içe sekizlerden oluşurdu. İnsanlar bu yolu her kullandıklarında, hattı tespit edenlerin, sarhoş kafa ile  çalışmış olabileceklerini düşünürdü. Kafayı çeken ortaya geliş gidiş yön ayırma hattını çizmeye çıkmış, zig zag çizerek ilerlemiş sanki.

Günlerden bir gün, işi erken bitmiş, Antalya’ya dönüyor. Bir engel ile karşılaşmadığında Kemer-Antalya arasını kırk dakikada alırdı. Ama bu akşamüzeri altındaki otobüsü dikiş makinesi sanan bir kaptan yol üzerinde lastikleri ile nakış işliyordu adeta. 

Aheste aheste. Bir sağa bir sola. Kah hızlı kah yavaş.

Arada bir deniz tarafına yaklaşıyor, yol verir gibi yapıyor, Dino Amca sollamak için hızlandığı anda koca Otobüsün burnu, nakışın çevresine piko yapar gibi önüne kırıyordu.

Kırk dakika çoktan geçmiş, Dino Amca  yolu yarılayamamıştı bile. Otobüs ile gösteri kimi zaman mehter yürüyüşü misali bir ileri, iki geri temposuna dönüşüyordu. Aklı sıra şaka yapıyordu, ama iş şakalıktan çıkıp eşeğin bir tarafına su kaçırmaya dönüşmüştü.

Eh, b, dediğim gibi, Dino Amca şaka ve şakalanma konusunda usta idi. Her dereceden şakaya karşı hazırlıklıdır. İlkesi misli ile mukabeledir. İşin güzel tarafı, şakaya anında cevap vermek konusunda da müthiş zengin bir muhayyilesi vardır. 

Otobüs kaptanının bu kaba saba şakası Dino Amcamın şaka üretim tezgahını tetiklemişti.

Buyur ey değerli okur. İşte ol hikayet!

Kendi kaleminden okuyun neler yaptığını…

Uzun uzun selektör, arada bir mümkün olduğunca nazik olmaya çalışarak korna… Hiç biri işe yaramadı. Kemer’in virajlı yollarında cenaze alayı misali peşpeşe araç sürdük.

Kaptana dersini verebilmem için ihtiyaç duyacağım alet birden gözüme çarpıverdi.

O zamanlar araçlarda numarası 522 ile başlayan mobil telefonlar vardı.  Baktım otobüsün arkasında numara yazılı, hemen senaryoyu yazdım. Çevirdim numarayı. Kaptan açtı, yöre köylerinden birinden olduğunu kanıtlayan bir şive ile uzun bir ‘alo ‘ dedi.

- Kardeşim, emniyetteniz, bir süredir sizi izliyoruz. Otobüste bir tane terörist var. Kendisi uzun bir zamandır takibimizde. Çantasında bomba olabilir.

- Hastr lan.. Kafa bulma benimle. Kimsin sen?

- Kaptan laubaliliğin ne yeri, ne zamanı. Plakan ….. değil mi senin? Antalya’ya gitmiyor musun şu an? Ben Komiser Namık. Otobüste terörist var. Hem de azılı.

- Anam..Babam..Amirim deme ya. Yandık şimdi.

- Tamam tamam. Sesini yükseltmeden ve paniğe kapılmadan konuş. Duyarsa her şey karışır. İşimiz çok zora girer.

- Abey ben ne yapayım şimdi. Elim ayağım birbirine girdi.

- Korkma. Korkma. Her şey kontrolümüzde. Sen şimdi hiç çaktırma. Otobüsü otogara götürme.

Dönem terörün bombalarla Kentleri teslim almaya çalıştığı yıllar. İşlek bir caddede eline megafonu alıp ‘ baaammm’ diye bağırsan kaldırımlarda yürüyenler dahil, herkes tam siper.

Bir ara sollamak isterken arka koltuklardan birisinde oturan saçı sakalı birbirine girmiş bir tip görmüştüm.

- Sağ tarafında, arka koltuklardan birisinde esmer, kalın bıyıklı, sakallı bir tip var değil mi? Dikkat et, uyur numarası yapıyor hem. Numara. Sakın yeme ha.

- Aha orada. Vay katil vay. Kafayı ön koltuğun arkasına dayamış, uyur havasında şerefsiz.

-Hah ! Sakın gözünü ondan ayırma. Her hareketini kontrol et. Muavin yanında bir yerde otursun, tetikte olsun.

- Emredersin Amirim.

- Evet. Şimdi hazırlan ve otobüsü otogar yerine Emniyet Müdürlüğüne götür. Ama sakın çaktırma. Ara yollara girme. Huylanır.

- Dinliyorum efendim. Nasıl yapayım?

- Yolcuların içinden iki tane iri yarı, atik olanı seç. Muavin vasıtası ile haber gönder. Çaktırmadan yerlerini değiştirip bu imansızın çevresine otursunlar. Emniyete gidene kadar her hareketini izlesinler. Kuşkulandıkları bir hareket yaparsa muavin ile beraber hemen yaka paça saldırıp yakalasınlar adamı. Sakın hareket etmesin.

- Hemen amirim. Şimdi ayarlarım ben. Ya Amirim, daha kısa yoldan halledelim şu imansızı. Tüylerim diken diken oldu. Ölüme bile razıyım. İzin ver otobüsü ‘ ya Allah’ diye şu uçurumdan aşağıya sürüvereyim. Epey telefat veririz, ama bir kansızı da cehenneme yollamış oluruz. Canımız feda olsun Vatana.

İşler sarpa saracaktı. Hiç yoktan bir otobüs insanı telef etmek vardı. Sapsarı kesildim. Ama kontrolün elimden gitmesine izin veremezdim.

- Aman böyle bir cahillik yapma kaptan. Sizin gibi aslanlar lazım bu Memlekete. Daha yapacak çok işimiz var. Sakın bir delilik yapma.

- Amirim çok doluyum bu şerefsizlere. Bir an kendimi kaybettim. Haklısınız.

Neyse ki toparlamıştım. Şaka neredeyse kakaya dönüşmek üzere idi. Otobüste o kadar insan. Hani, tam anlamıyla Niyazi durumuna düşecekti. Ondan sonra ayıkla vicdanına düşen pirincin taşını, ayıklayabilirsen tabi.

- Kaptan, sen içerde gereken tertibatı al. Adamları herifin dikkatini çekmeden etrafına yerleştir. Muavin de yanlarında olsun. Biz Emniyet Müdürlüğünde gereken tertibatı aldık. Sen yeter ki bir sorun çıkmadan otobüsü sağ salim oraya götür.

- Evelallah Amirim. Siz bana bırakın. Tereyağından kıl çeker gibi. Şimdi adamları da ayarladım. Herifin etrafını avını seyreden aslanlar gibi sardı bizimkiler. Tek hareketinde tepesine bineriz.

Buraya kadar yaptıklarım senaryonun bir bölümü elbette. Bir de Emniyet kısmı var. O tarafı da hazırlamak lazım ki, bu yol vermez kaptan dersini iyice alsın. Hemen Polis İmdat telefonunu çevirdim cep telefonum ile;

- Alo, Polis?

- Buyurun 155 polis imdat…

-Memur Bey,az önce Antalya’ya girmekte olan bir otobüsten indim. Kemer tarafından geliyor…Plakası 07……..

- Evet beyefendi..Konu nedir?

Otobüste tuhaf konuşmalar olduğunu, bomba laflarının geçtiğini, kaptanın terörist olabileceğini ve otobüsü Emniyet Müdürlüğüne süreceğini anlatmamla Polisin sesi değişti. Hemen plakayı tekrarlattı. Teşekkür etti. 

 Ses tonundan sonra işin ciddiyetini anladım, ama iş işten geçti tabi. Bir panik bende. Hemen cep telefonumu kapattım. Hızlandım, otobüsü solladım ve Antalya’ya geldim. Arabayı binaların arasında bir yere, evden uzak bir noktaya park ettim ve eve gelip beklemeye başladım.

Birkaç saat geçti. Aklıma gelen başıma geldi. Beni elleriyle koydukları gibi bulmuşlardı. Teknoloji cahili olmak da böyle bir şey. Cep telefonumun ait olduğu operatörden bütün bilgileri almaları birkaç dakika sürmüş. Bir minibüs dolusu polis eve geldi. Kapıyı açmamla beni yere yatırmaları ve kelepçeyi vurmaları bir oldu.

- Sahte ihbardan sizi tutukluyoruz. Bizimle emniyete geleceksiniz.

- Hadi yahu..Ama amirim ben öyle sanmıştım. Demek yanılmışım. Eh, beşer şaşar. Ehmm.. Kem Küm..

- Hele bir emniyete gidelim, beşeri, şaşarı, kaşarı hepsini öğrenirsiniz beyefendi

Yollandık emniyete. Kaptan, benim terörist diye gammazladığım tip, muavin ve yolcular hepsi orada. Ben kapıdan girer girmez üstüme çullandılar. Birkaç kadın yolcu ayakkabılarını çıkarıp topukları ile kafamda ağaçkakan tarzı bir gagalama işlemine girişti. Yaşlıca bir kadın, belli ki olayları pek de anlamamış, değişik yorumlamış,’ ırz düşmanı seni’ diye bir yandan suratıma tükürüyor, bir yandan da az önce örgü ördüğü şişleri sağıma soluma dürtüyordu. Meğer, polislerden birisi kadının ısrarlı sorularına dayanamamış; hakkımda sıralanan suçlardan bir tanesini söyleyip susturmuş .

- Teyze, herifin birisi otobüstekilerin seyahat hürriyetine tecavüz etmiş.

- Vay ırz düşmanı vay. Vay ahlaksız vay.


Kadının ‘ ırz düşmanı ‘ diye saldırarak beni şişlemeye kalkması bu yüzdenmiş. Ufak tefek hava delikleri ile zor sıyırdım.

Linçten kurtaranlar da sağolsunlar, polisler oldu. Ama haşadım çıktı. Beni Emniyet Müdürünün odasına aldılar. Daha doğrusu çuval misali fırlattılar. Dışarıda kalabalık dağıldı. Hepsi ifade vermiş ve tek tek şikayetçi olmuşlar.

Emniyet Müdürü, hakkımdaki suçlamaları okurken bir taraftan da olanı biteni özetledi.

Bizim saf kaptan otobüsü emniyete kadar götürmüş. Tam girişte muavin ve iki tane ızbandut yolcu, benim işaret ettiğim yolcuyu, hem de uyurken karga tulumba etmiş. Kolunu bacağını büküp eşek sudan gelene kadar benzetmişler. Ama o da boş durmamış. Karşılık vermiş. Izbandutları da, muavini de epey hırpalamış. Eski boksörmüş.

Yolda, aracı sürerken cengaverlik taslayan kaptan otobüsün el frenini bile çekmeden  atlamış aşağıya. Bağıra bağıra binaya doğru koşmuş.  Hazırlıklı olan ekipler terörist sandıkları  kaptanı hemen alaşağı etmiş, yere yatırıp etkisiz hale getirmişler. Ama epeyce etkisizleştirmişler. Dili tutulmuş. O arada biraz kim vurduya gitmiş, ağzı burnu yamulmuş.

Bütün her şey yarım saat içinde olmuş, bitmiş. Kaptan rapor alacak kadar hasarlanmış. Sonra ifadelere geçmişler. İşin aslı kısa zamanda ortaya çıkmış.

Yolcu otobüsü  meğer tur otobüsüymüş. İsrailli turist doluymuş. Muavinin işbirliği yaptığı iki yolcu da kafilenin güvenlik elemanlarıymış. Yaka paça daldıkları ise Devletin otobüse yerleştirdiği gizli güvenlik görevlisiymiş. O yıllarda İsrailli turistler hedef teşkil ettiğinden Devlet işi açığa vurmadan böyle önlemler almaktaymış.

 İşin aslı anlaşılana kadar iki taraf da birbirine hatırı sayılır hasar bırakmış.

Beni, yalan ihbar, kamu düzenini bozmak, başta olmak üzere epeyce bir suçlama ile mahkemeye çıkardılar  ve hakim tutanakları okur okumaz  anında tutukladı.

Birkaç ayda zor sıyırdım paçayı. Hapishanede bütün koğuşun kafa bulma vesilesi oldum. Uzun bir süre de böyle bir tutuklanma gerekçesine inanmadılar, beni piyasada kafa kopartan üçkağıtçılardan birisi sandılar. Tufaladığım paraları cukkaladağım yeri itiraf etmem için epey bir hırpaladılar. Voliden pay istediler. Koğuş ağası gardiyanlardan işin nasıl geliştiğini öğrenene kadar haraç istemeye devam ettiler.

Böyle şeytani bir şakayı üretebilmiş olmama bakarak koğuşta bana soytarılık yaptırmaya kalktılar bu kez. Gecenin bir vakti uyanan koğuş ağası yanına çağırıp, şov yapmamı isterdi.

- Hele iki şaklabanlık yap bakalım yeğen, içimiz daraldı, hüzün bastı yine.

Birkaç ay sonra, hafif bir ceza ile yırttım. Ama, hapiste yıpranmam yanıma kar kaldı. Olsun. Değdi. Kaptana haddini bildirmiş oldum. Başına gelenlerden sonra otobüs kaptanlığını bıraktığını duydum. Yolcu olarak bile yollara çıkmaz olmuş.

Kıvamında bir şaka harika pişmiş bir beefsteak’ın üstündeki taco sosudur. Şakasız hayat profiterolsüz yemek finali gibidir. 

Not:  Bugün Dino Amcamın şakasını ilettiğim Turizmci Yazar dostum Can Bekin, cevaben, bu öykünün tam bir Türk Filmi senaryosu olabileceğini yazmış. Çok güldüm. Karakterlere önerdiği sanatçılar kahkahalarımı arttırdı. Bilmem siz ne dersiniz?

 


Dino Amca                  Ferhan Şensoy ( Benim aklımdan Burhan Altıntop  geçti )

Bıçkın otobüs Kaptanı   Cem Yılmaz.

Muavin                       Özkan Uğur.

Çam yarması 1            Rasim Öztekin.

Çam yarması 2            Ata Demirer

Eski Boksör                 Şahan Gökbakar

Emniyet Müdürü           Mazhar Alanson

Yayın Tarihi
05.04.2015
Bu makale 2066 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!