Yeniden İnşâ!..

Trabzon gazetecilerinden bir arkadaşımız, yakın günlerde; “şehrin ve bölgenin çıkarları, hükümette Trabzon’dan bir bakanın olması ile yakından ilgilidir. Kim olursa olsun ama Trabzon’dan biri bakan olsun. Eğer bakanınız yoksa taşıma su ile değirmen döndürülmez. El elin kaybolan eşeğini neyle ararsa, bizim işimize de öyle sahip çıkarlar. Bize bir bakan gerek bakan..” diye yazınca, kendisine yazacağımı belirtmiştim; bugün o düşüncelerine dokunuyor, “Trabzon’a (da) kim olursa olsun Trabzon’dan bir bakan değil, Trabzon’a da ‘Emaneti yüklenebilecek’ bir bakan (ya da genel müdür, müdür, vali, imam, hacı hoca, profesör, siyasetçi, antrenör, öğretmen vb..) gerekiyor; kıssalarımızdakine benzer şekilde, “vali olacak değil, adam olacak biri(leri)” lazım; ülkenin her zemini için adam/bilgili insan inşâsı gerekiyor.

***

Sayın Devlet Bahçeli, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerin startını Bilecik’in Söğüt ilçesinden verirken; “Tarihin derinliklerinden seslenen ecdadımıza karşı görevlerimizi layıkı ile yapmak maksadıyla Söğüt, Domaniç ve Dumlupınar’dan Türkiye ve Türk milleti için var gücümüzle ileriye atılıyor yeni bir fetih için demokrasi seferine çıkıyoruz” açıklaması yapınca; fetih kelimesinin anlamıyla demokrasinin bir arada telafuz edilmemesi gerektiği tespitini yapıp; “Şeytani uygarlığın” ürettiği demokrasi memokrasi meselesine, Trabzon’un Turabozan bir evladı; Ahmet Trabzoni olarak da değineyim istedim, çünkü, bu alanda da yazacağımı benden başka birinden duyamazsınız, imdi…

***

Köken olarak atfedilen, ‘Atina’da demokrasi vardı’ palavralarını çöplüğe atarak ifade dersek, tarihsel geçmişte ‘demokrasi’ diye bir sistem hiç yaşamadı, 19’uncu yüzyıla kadar kadını cadı diye yakan bir kültürsüzlükten de zaten adil bir sistem çıkmazdı, hiç çıkmadı; 21. Yüzyılda ‘demokrasi adına’ ortalıkta ne var diye baktığımızda görülebilen; Üç tip demokrasi modeli olduğu oluyor. Birinci model demokrasi tipi Afganistan, Irak tipi demokrasisi oluyor. İkinci model tip, Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan benzeri demokrasi tipi; Üçüncü model tip olarak da Arap Baharı zırvasıyla tanıştığımız Tunus, Libya, Mısır ve yakında doğacak olan Suriye demokrasisi çeşitlemesi oluyor.

Bu üç çeşit demokrasi modelinde, halkın ‘kendi yöneticisini seçtiği’ bir sistem sonrası demokrasi doğması yerine; Fundemantalist Batılı Beyaz Adam’ın; “Demokrasi olmasını istediği ülkelerde” demokrasinin doğması görülüyor. Birinci model demokrasi örneğinde ülkelerin kafasına “BM-NATO üzerinden BOP/BOMBA projesi gönderilip, DEMOKRASİYE GEÇTİNİZ” deniliyor. İkinci örnek olan Gürcistan, Ukrayna, Kırgızistan örneklerinde ise, ‘Sözde sivil’ hareketlerle ülkelerde, parayla da ‘Halk ayaklanmaları’ başlatılıp, ülkeler sözde bir seçimle DEMOKRASİYE GEÇİRTİLİYOR.  Bu iki modeli şöyle ifade edersek de: Demokrasi, ülkelerin; “Sert-Sopa Güç/BOP/KIRK KATIR modeli” sonucu ya da “Yumuşak Güç/AB-Sorosculuk-Dağıtılan paralar/KIRK SATIR modeli” üzerinden KUCAKLARINDA BULDUKLARI sistemin adı oluyor. Kırk Satır modeli dediğimiz modelin eski bir versiyonu olarak, 1940’lı yıllar Türkiye’sini gösterebiliyoruz: “Şu anki CHP kadrolarının hep gururlanarak anlattığı 'İsmet Paşa, 1950 gecesi sırtında paltosu elinde çantasıyla Köşk'ten inmesini bildi' sözleri yanıltmasın. Çünkü başka seçeneği yoktu. Artık sandıktan ne çıkarsa kabul etmek gerekiyordu. İktidarı devretmek zorundaydı. Çünkü Amerika, Türkiye'ye yeni bir rejim ihraç etmişti…” denilmesi kitaplara geçmiş bulunuyor(x). Şöyle ifade edersek de, demokrasi; “ABD, yani Anglosakson-Judea ortaklığı” dış politikası uygulaması” oluyor. “Demokrasi halka geliyor” ya da “Gönderilen demokrasiyi halk buluyor!” Halkların kucaklarında bulduğu (!) Üçüncü Model Demokrasi ise, senaristlerinin; ‘Kırk Katır’ ve ‘Kırk Satır’ modellerinin uygulamasındaki kendi askerlerinin ölmelerini ortadan kaldırmak için ürettikleri, ‘Akıllı Güç Modeli’ doğumu demokrasiler oluyor! Arap Baharı zırvası altında uygulamaya sokulan bu modelde ülkeler, önce iki toplumsal katmana bölünüyor; sonra da kardeş kardeşi vurarak-öldürerek demokrasiye ulaşıyor! 520 küsur kişilik idam kararıyla Mısır demokrasisinin doğması; Suriye’de yeterince ölüm olmadığından olacak, istiap haddi dolunca doğacak demokrasi, Üçüncü model  uygulaması sonucu doğan demokrasilerden oluyor.

İnsan Hakları, Özgürlük dernekleriyle gelen palavraların da doğu insanı ile ilgisi olmadığını, bu tanımlamaların Batılı Beyaz için sözkonusu olduğunu da söyleyip şunu da belirteyim: Daha önce kur(dur)ulan düzen ve değerler, yeniden bir kez daha kur(dur)uluyor, adına da demokrasi deniliyor. Demokrasi seferi yapacak olanların da dikkate almaları gereken bu; size/bize, Osmanlı padişahlarının torunları veya gönderilecek demokrasi halifesi de değil, Alparslan ve Osman Gazi’nin taşıdıkları ruh gerekiyor; sefer bunun için, içimize yapılması gerekiyor, TRT’de “Ülken için yaşa, aşkın için öl..!” sloganıyla yayınlanan ‘Kızılelma ruhu’ dizi  düşünün/akledilmeli artık, silinmesi gerekiyor…

***

Barış geliyor düşüyle ‘Sakarya Fırat’ dizisi ekrandan çekilince yerine konan dizi Kızılelma oluyor.  Başlarken, “Oğuzlar için, hangi yöne giderlerse gitsinler ulaşmadan önce ulaşacakları zafer, ulaşılmadan önce Kızılelma’dır” deniliyor.

Enver denilen ‘Üç beyinsiz’den birinin Kızılelma düşü; ismini taşıdığım dedem Ahmet Musaoğlu dahil Sarıkamış’ta 90 bin vatan evladının, “kış ortasında kemikten ağaç” şeklini almasına sebep olması; Cumhuriyetimizin ilk yıllarında “İnsanlık medeniyetinin kaynağı Sümerlerdir, Sümerler Türktür” diyenlerin, bu modeliyle kandırmalarını bitirdikten sonra modelini yenileyip, Kürtler de üretmeleri ders almamızı gerektirmesine rağmen de, dizinin son bölümünde; eski Türk filmlerindeki iğrenç Hacı-Hoca tiplerini andırırcasına, Irak-Suriye yok bilmem ne İslam devleti mensubu altında tanıttıkları Müslüman Arap tipinin, dizide, abdest alıp da Kızılelmacı Türklerimizi odunla dövmesi gösterilmesi, ülkemize öngörülen yeni modelimiz, “Alevi Bektaşi Türk İslamı Projesi” için gerekli olsa da (!), akletmediğimizin; geçmişten olsun ders almadığımızın delili oluyor.

Eğer gerçeği arıyor, YANILMAMAK ya da YANILTMAMAK istiyorsak, kendi içimizde, KENDİMİZE KARŞI ÇIKAN, sürekli soru soran BİR DÜŞMAN oluşturmalıyız. Çünkü, düşüncelerimizde yıkıp inşâ edeceğimiz çok şey var.       

 

http://www.ahmetmusaoglu.org

Yayın Tarihi
29.04.2014
Bu makale 6600 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!